SOMALİ DEVLETİ
Sömürgeleşme önce ve sonrası
Kuzeybatısında Cibuti, güneybatısında Kenya, kuzeyinde Aden Körfezi ve Yemen ile doğusunda Hint Okyanusu, batısında ise Etiyopya komşu olan Afrika Boynuzunun en doğusunda bulunan ve bulunduğu bu konumla Arap Yarımadası ve Kızıl Deniz’e açılan bir geçit olan Somali eski bir tarihi kültüre sahiptir.
Somali’de ilk insan izleri milattan önce 9 bin yıllarına kadar uzanıyor. Ülkenin kuzeyinde bulunan mağaralardaki resimler ve figürler buna işaret ediyor. Eski Mısırlılar tarafından Punt ülkesi olarak alarak adlandırılan ülke 7. Ve 10. Yüzyıllar arası göçmen Müslüman Araplar ve Persler, Aden Körfezi ve Hint okyanusu arasında bir dizi ticari merkez oluşturarak bölgeyle etkileşime girmişlerdir.
15-16. yüzyıllarda Portekizli kâşifler Somali kıyılarına egemen olmaya çalışmış fakat bunu başaramamışlardır. Fakat 1839’dan sonra, İngilizlerin Arabistan’ın güney kıyısındaki Aden’i Hindistan’a giden yollarda gemi için bir kömür istasyonu olarak kullanmaya başlamasıyla Avrupa’nın Somali’ye olan ilgisi gelişmiştir. Kendi gemileri için benzer kömür tesisleri isteyen Fransa ve İtalya da Somali’nin kuzey bölgelerine kömür istasyonları inşa etmişlerdir. 1880’lerde Avrupa için Afrika savaşı başladığında Somali topraklarında rekabet eden üç güç bunlardı
- yüzyılda İngiliz, İtalyan ve Fransız yayılmacılığı bölgede büyük bir rol oynamaktadır. Somali’de din, dil ve ırkın oluşturduğu türdeşliğini azaltmak adına 1884’te, Berlin Konferansı’nda; Kuzeyde İngiltere Somalisi, Güneyde İtalya Somalisi, Cibuti çevresindeki Fransa Somalisi, Etiyopya ile İtalyanların aktif olduğu Ogaden ve Kuzey Sınır Bölgesi(NFD) şeklinde 5 parçaya ayrılmıştır.
- yüzyılın başında Seyyid Muhammed Abdullah Hassan başkanlığında, İngiliz Somalisinde gerçekleşen, sömürge güçlerine karşı bir Somali direnişi başlamıştır. Hassan Mekke’den döndükten sonra Dervişler adında bir ordu kurmuş ve yerel halkın da yardımıyla karargâhını Somali’nin doğu Sool bölgesinde tarihi bir şehir olan Taleh (Taleex)’te kurarak direnişi başlatmıştır. 1901’de İngiliz ve yerel Somali güçleri arasında savaş başlamış ve bu Somali bağımsızlığına doğru giden uzun ve kararlı mücadelenin de başlangıcı olmuştur. Müdahale yıllarının en çarpıcı ayaklanması olan bu direnişin bastırılması yaklaşık 20 yıl sürmüştür.
1923’te İtalya’da darbeyle iktidara Mussolini getirilmiştir. Mussolini tarafından İtalyan kolonisine atanan valiyle yeni bir çatışma dönemine girilmiştir. 1936’da Etiyopya’nın yenilgiye uğratılması ve ilhakı ile sonuçlanan İtalyan emperyalist çıkarlarını geliştirmek ve genişletmek için güçlü bir politika benimsenmiştir. Dolayısıyla, II. Dünya Savaşı başladığında yerel durum gergindir.
1940’a gelindiğinde İngilizler sömürgelerinden çekilmiş, Fransa Somalisi ise Vichy hükümetinin politikasına uyarak tarafsızlığı benimsemiştir. Bununla birlikte, 1941’de İngiliz kuvvetleri İtalyanlardan (Fransa Somali’si hariç) tüm alanı alarak Somali halkının hemen hemen tamamını İngiliz egemenliğine bağlamıştır.
1948-1950 yılları arasında ise 1897’de kabul edilen sömürge sınırlarına geri dönülmüştür. Ogaden ve Haud bölgeleri kademeli olarak Etiyopya’ya teslim edilmiş, Fransız ve İngiliz Somalileri daha önce olduğu gibi kalmıştır. Bununla birlikte 1950’de İtalyanlar on yıl içinde koloniyi bağımsızlığa kavuşturma sözü ile Birleşmiş Milletler vesayeti altında Somali’ye dönmüştür.
1960 yılının Haziran ve Temmuz aylarında İngiliz ve İtalyan kolonilerine bağımsızlıkları verilmiştir. İngiliz Somalisinin bağımsız olmasıyla birlikte iki Somali birleşerek bağımsız Somali Cumhuriyeti kurulmuştur. Kurulan bu cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanlığına Aden Abdullah getirilmiştir.
Yeni Cumhuriyet politikaları kabile bağlılığıyla oluşturulmuş ve ilk büyük sorun İngiliz ve İtalya manda topraklarının yeniden birleştirilmesi ile ortaya çıkmıştır. İki alan arasındaki iletişimde acil iyileştirmelere ihtiyaç duyulmuştur. Bu sebeple yasal ve adli sistemlerde yeniden düzenleme yapılmıştır. İlk bağımsız hükümet, güneyde Somali Gençlik Ligi (SGL) tarafından ve kuzeyde ise Somali Ulusal Ligi (SUL) tarafından kurulmuştur.
Somali hükümeti, 1960’lı yılların başında uluslararası ilişkilerde oldukça tarafsız bir duruş sergilemeye devam etmiştir. Dış politika orta ölçekte esasen Batı yardımıyla sürdürülmekteyken Büyük Somali (Pan-Somalizm), ana fikri oluşmaya başlamıştır. Bu fikir komşu ülkelerde bulunan 3 büyük Somali topluluğunun (Fransa Somali’si(Cibuti), Etiyopya’da ki Ogaden ve Haud bölgeleri ve Kenya’nın kuzeyinde NFD) yeniden birleştirilmesi, görüşü çerçevesinde temellenmiştir.
Somali hükümeti, Kenya Somali topluluğunun kendi kaderini tayin etme (ve Somali ile birleşme) hedefini kuvvetle desteklemiştir. Kenya Somali topluluğunun “Somali hasreti” üzerine İngiltere tarafından yapılan komisyon araştırması sonrasında Somali, İngiltere ile diplomatik ilişkileri kesmiş ve Kuzey Kenya’da bir Somali gerilla savaşı patlak vermiştir.
1963 sonuna gelindiğinde, Ogaden’de bir Somali ayaklanması çıkmış ve bu kısa sürede Etiyopya ve Somali güçleri arasında bir çatışma yaşamasına yol açmıştır. Bu çatışmalarda ABD ve Batı güçleri Kenya’yı ve Etiyopya’yı desteklemiş bunun sonucu olarak Somali askeri yardım için Sovyetler Birliği’ne yaklaşmıştır. Buna rağmen genel olarak tarafsız olmakla birlikte Batı yanlısı bir duruş sürdürülmüş ve Haziran 1967’de Muhammed Hacı İbrahim Egal’ın başkanlığında kurulan yeni hükümet, Pan-Somalizmin sesini azaltarak, Kenya ve Etiyopya ile yumuşama politikası başlatmıştır.
Mart 1969’a gelindiğinde 64 partiyi temsil eden 1.000’in üzerinde aday (çoğunlukla kabile temelli) Ulusal Meclisteki 123 sandalyeye itiraz etmiştir. Bu kaotik seçimlerden sonra tüm milletvekilleri SGL’ye katılmış ve 15 Ekim 1969’da devlet başkanı Abdiraşid Ali Şermarke’nin suikastı hükümet krizine neden olmuştur. Bu siyasi krizde ordu komutanı Muhammed Siad Barre askeri darbeyle iktidarı ele geçirmiştir.
Başlangıçta yeni rejim, gücünü içten içe sağlamlaştırmaya odaklanmıştır. Yönetimi ele alındıktan sonra parlamento dağıtılmış, siyasi partiler kapatılmış ve anayasa yürürlükten kaldırılmıştır. Berri, ülkede sosyalist bir yapı oluşturma çabalarına girmiştir. Bu amaçla bankaları ve çeşitli ekonomik kuruluşları devletleştirmiş, ülkeyi yoksulluk, hastalık ve cehaletten kurtarmak için seferberlik ilan etmiştir. Bu arada kendisinin benimsediği bilimsel sosyalizmin en büyük düşmanı olduğunu ileri sürdüğü İslâm’a karşı da savaş açmıştır. Halkın Somali diliyle yazılmış İslâmi eserlerle bağını koparmak amacıyla Arap harfleriyle yazılan Somaliceyi Latin harfleriyle değiştirmiştir. Somali kültürünün güçlü bir özelliği olan kabile sadakatine karşı parti ve ulusun üstünlüğünü dayatan bir diktatör yönetimi oluşturmuştur.
Eylül 1974’te Haile Selassie’nin devrilmesini takiben, Etiyopya çözülmeye başlamış ve Ogaden’de savaşan Somali Kurtuluş Cephesi Said’i desteği için sıkıştırmıştır. 1977’de Cibuti’nin de bağımsızlığını kazanmasıyla Etiyopya’ya saldırılarını sıklaştırmıştır. Bunun üzerine İktidarının ilk on yılında Sovyetler Birliği’yle arası iyi olan Siyad Berri, 1977-78 Ogaden Savaşı’nda Sovyetler ‘in Etiyopya’yı desteklemesi üzerine Sovyet yönetimiyle arası açılmış, 1979’da uygulamaya koyduğu anayasada kendine sınırsız yetkiler tanımıştır.
22 yıl iktidarda kalan Said Barre dönemi boyunca 60 bine yakın insan öldürmüş, 400 bine yakın Somalili Etiyopya’ya sığınmış ve ülke yağmalama, haydutluk temelli bir kaos ortamı oluşmuştur.
Tüm bu baskı ortamına karşı muhalefet 1990 sonlarına doğru iyice şiddetlenmiş ve bütün ülkeyi sarmıştır. Berri’nin kurduğu diktatörlük rejimine karşı çıkan muhalif gruplar Aralık 1990’ın başlarından itibaren silahlı mücadeleye başlamıştır. Silahlı çatışmalar Ocak 1991’de de devam etmiş, yenilgiyi kabul etmek zorunda kalan Berri, Ocak 1991’de ülkesini terk etmiştir.
İç savaş ve dış müdahaleler
Barre’nin de birkaç girişimi olmuş olsa da kabilelerin kendi aralarında yaptığı mücadele aslında 20 yıldan fazladır siyasi iktidarın kurulamamasının en temel sebebi olmuştur. Kabilecilik anlayışı devlet kurumları işlemez hale getirmiş ve ülke içinde anarşi ortamı doğurmuştur. Berri’nin kaçmasından sonra ülke yönetimi konusunda aralarında anlaşamayan muhalif gruplar silahlarını birbirlerine çevirmiştir ve iç savaş bu şekilde devam etmiştir. Ülke Somaliland ve yarı özerk Puntland olarak ikiye ayrılmıştır. Fakat her iki bölgenin bağımsızlıklarını ilan edip ayrı devletler olarak kendilerini tanımlamaya çalışmalarına rağmen Somali doğası gereği bunu başaramadıklarının göstergesidir. Çıkan iç savaş ve iç savaşla aynı zamana denk gelen kuraklık ülkede büyük bir açlık krizinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Uluslararası kuruluşların ilgisizlikleri ve yardım konusunda gösterilen gevşeklik ise krizden etkilenen kişi sayısının artmasına sebep olmuştur.
1991’de, Soğuk Savaşı’n bitimiyle, tek süper güç olan Amerika’nın Somali üzerinde ki ilgisi azalmıştır. Soğuk Savaş Dönemi boyunca kontrolsüz bir şekilde silahlandırılan gruplar iktidarı ele geçirmek için yaptıkları saldırılarla bölge halkını zora sokmuş ayrıca ülkede devam eden iç savaş yüzünden yapılan yardımların yerlerine ulaşmaması ve bundan dolayı açlıktan ölümler gittikçe artmıştır. BM Güvenlik Konseyi, 23 Ocak 1992 tarihli 733 sayılı kararı ile Somali’ye karşı bir silah ambargosu uygulamıştır. Genel Sekreter, Birleşmiş Milletler gözlemcileri tarafından izlenecek taraflar arasında ve Birleşmiş Milletler güvenlik personelinin insani konvoylarının korunması için görüşmeler düzenlemiştir. Konsey, Nisan ayında Somali’de Birleşmiş Milletler Operasyonunu (UNOSOM- United Nations Operation in Somalia) kurdu. Yardım çabalarının güvensizlik ve savaş sebebiyle engellenmesi üzerine 3000 ek birlik görevlendirilmesine karar verilmiş fakat durum daha kötüye gitmiştir.
Bunun üzerine; ABD, Kasım 1992’de, insani yardım sağlanması için bir operasyon düzenlemeye ve başkanlık etmeyi teklif etmiştir. Güvenlik Konseyi teklifi kabul etti ve rahatlama gayreti için güvenli bir ortam oluşturmak için “gerekli tüm araçların” kullanımını onaylamıştır.
ABD liderliğinde 24 ülkeden birliklerin oluşturduğu Birleştirilmiş Görev Gücü (UNITAF), tüm önemli yardım merkezlerinin güvence altına alınmış olduğu “umut operasyonu” adı verilen askeri operasyon başlatılmıştır.
Mart ayında Güvenlik Konseyi, UNITAF’dan yeni bir Birleşmiş Milletler barış gücü operasyonuna geçiş için karar almış UNOSOM II, insani yardım sağlanması için istikrarlı bir ortam sağlamak için görev süresini sağlamak için gerektiğinde güç kullanmasına izin verilmiştir.
1993 yılının başında Genel Sekreter tarafından toplanan bir toplantıda, 14 Somali siyasi hareketi ateşkes konusunda hem fikir olmuş ve tüm silahları UNITAF ve UNOSOM’a teslim etmeye sözü vermişlerdir. Genel Sekreter ve Somali Özel Temsilcisi tarafından düzenlenen bir uzlaşma konferansında 15 siyasi hareketin liderleri tarafından silahsızlanma, yeniden yapılanma ve geçici bir Hükümet kurulması konusunda bir anlaşma imzalanmıştır.
Mart ayında Güvenlik Konseyi, UNITAF’dan yeni bir Birleşmiş Milletler barış gücü operasyonuna geçiş için karar alınmış, UNOSOM II olarak adlandırılan bu operasyonda, görevin yerine getirilmesi ve insani yardımın tedarik edilmesi için istikrarlı ortamın sağlanması amacıyla güç kullanmasına izin verilmiştir. UNOSOM ekonomik, sosyal ve siyasal hayatın yeniden inşasına yardımcı olmakla görevlendirilmiştir.
Fakat Haziran 1993’te Mogadişu’ya düzenlenen saldırıda 24 UNOSOM II askeri öldürülmüştür. Bundan sonra, UNOSOM ve Mogadişu’daki Somalili milisler arasındaki çatışmalar sivillerle UNOSOM arasında kayıplara neden olmuştur.
Ekim ayında 18 ABD’li askeri Mogadişu’daki bir operasyonda ölmeleriyle yeni bir döneme girilmiştir. ABD Somali’den çekilme kararı almış sonrasında Belçika, Fransa ve İsveç de çekilmeye karar vermiştir.
Barış güçleri ülkeden çekildikten sonra da kaos devam etmiş Kabileler güçlü oldukları bölgelerde kendi yönetimlerini kurmuşturlar. Özerklik şeklinde yönetilen bu bölgeler, Somaliland’in aksine bağımsızlıklarını ilan etmemiş Sadece Puntland geçici bir süre bağımsızlık ilan etmiştir.
2000 yılına geldiğimizde ABD’nin arabuluculuğunda “4,5 formülü” yapısı ile yeni bir hükümet oluşturulmuştur. Bu hükümete Geçici Federal Hükümet adı verildi. Dört büyük kabile ve “savaş lordları” da bu hükümetin içinde yer almaktadır. Fakat oluşan bu hükümet yerel ve ulusal bir idari yapı oluşturamamıştır. Böyle bir yapılanmaya ülkenin değişik yerlerinden muhalefet sesleri yükselmiştir. En güçlü ses İslami Mahkemeler Birliği’nden (İMB) gelmiştir.
İslam Mahkemeleri Birliği Örgütü’nün temel ideolojisi Doğu Afrika’yı kapsayan bir İslam devleti kurmaktır. Örgüt kısa sürede benimsemiş olduğu ideolojinin de katkısıyla Somali’de stratejik önemi olan bölgeleri ele geçirmiştir. Bu örgütün askeri kanadını oluşturan yapı olarak ise Mücahit Gençlik Örgütü (Hareket Eş Şebab El Mücahidîn) karşımıza çıkmaktadır. Örgütün birçok stratejik yeri ele geçirmesi ve halkın gözünde meşruiyet kazanmasıyla Etiyopya ulusal güvenlik endişesiyle Somali’ye askeri müdahalede bulunmuştur. İslam Mahkemeleri Birliği Örgütü, 2006 yılında Etiyopya ile giriştiği mücadelede büyük bir yenilgi almış ve yerini Eş Şebab’a bırakmıştır.
SAFİYYE AYBÜKE UYGUR
KAYNAKÇA
Artokça, İzzettin. “Eş-Şebab Terör Örgütü”, TASAM, Rapor 56, 2013, s.6. https://tasam.org/tr-TR/Icerik/5055/es_sebab_teror_orgutu_somali (Son erişim: 09.07.2021)
Köksal Aydoğan, Kavas Ahmet. “Somali; Afrika’da bir İslam Ülkesi”, İslam Ansiklopedisi, cilt 37, İstanbul 2009 372-376.
Powell Benjamin, Ford Ryan. Nowrasteh Alex, “Somalia After State Collapse: Chaos Or Improvement?”, Independent Institute Working Paper, Sayı 64, Kasım 2006, s.5. https://www.independent.org/pdf/working_papers/64_somalia.pdf (Son erişim: 09.07.2021)