Türkiye – Mısır İlişkileri

TÜRKİYE- MISIR İLİŞKİLERİ

Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkiler çok eski dönemlere dayanmaktadır. Mısır’da Memlukler Devleti ve Osmanlı Devleti, Doğudaki Türkmen beylikleri üzerinden karşı karşıya gelmişlerdir. Çatışmalar nedeniyle Memlukler Devleti’ni bir tehdit olarak ilk olarak Sultan Bayezid görmüşse de Mısır’a karşı ilk defa Yavuz Sultan Selim bir sefer düzenlemiştir. 22 Ocak 1517’de Ridaniye Savaşı ile Memluk Devleti yıkılmış, Mısır Osmanlı Devleti egemenliğine geçmiştir. Mısır’ın fethiyle de birlikte halifelik Osmanlı Devleti’ne geçmiş ve Yavuz Sultan Selim halife olmuştur. “Mehmet Ali Paşa’dan itibaren Osmanlı İmparatorluğu’ndan defacto bağımsız olarak paşanın mahdumu hicivlerce yönetilen Mısır, Batı Ülkelerinden aldığı borçları ödeyemeyince önce mali bağımsızlığını yitirmiş; sonrasında da 1882 yılında Britanya tarafından işgal edilmiştir”. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti tarafından başlatılan, amacı İngiltere’nin Mısır’daki hakimiyetine son vermek olan Kanal Harekâtı Mısır halkı tarafından desteklense de başarısız olmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonunda ise yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti Sevr Antlaşması ile Mısır’daki hakimiyetine veda etmiştir. 

1936 yılında imzalanan Britanya-Mısır Anlaşması ile Britanya Ordusu’nun kanal bölgesinde kalması, 1956 yılında ise tamamıyla ülkeden çıkması kararlaştırılmıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalist güçlerin Arap ülkelerine verdikleri bağımsızlık sözlerini yerine getirmemeleri üzerine Fransa ve İngiltere’ye karşı bağımsızlık mücadelesi veren Anadolu hareketi Mısır tarafından takip edilerek desteklenmiştir. Türkiye’de saltanatın ve halifeliğin kaldırılmasıyla ilişkiler gerilese de daha sonrasında Lozan Konferansına giden süreçte Mısır, İngiltere ve Fransa karşısında Türkiye’yi desteklemiştir. Türkiye’nin Batı’ya karşı büyük bir bağımsızlık mücadelesi vermesi ve bu mücadelede galip gelmesi Türkiye’yi Mısır ve Arap dünyası için bir rol model haline getirmiştir. 

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise başlayan Soğuk Savaş dönemiyle Türkiye ve Mısır da dahil olmak üzere bütün dünyada değişimler yaşanmıştır. Mısır’ın dış politikası 1953 yılında ilan edilen cumhuriyet rejimi boyunca büyük oranda cumhurbaşkanlarının otoriter yönetimiyle şekillenmiştir. Soğuk Savaş döneminde Ortadoğu’da eski gücünü kaybeden Fransa ve İngiltere yerine dönemin iki süper gücü Amerika ve Sovyetler Birliği etkin hale gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Sovyetler Birliği’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesinde değişiklik talep etmesi ve Türkiye’den Kars, Ardahan illerinin de talep edilmesi Türkiye için Sovyetler Birliği’nin bir tehdit olarak algılanmasına neden olmuş, iki kutuplu Soğuk Savaş döneminde Türkiye Sovyetler Birliği tehdidi karşısında Batı bloğunun yanında yer almıştır. 1952 yılında Mısır’da askeri darbeyle başa gelen Cemal Abdülnasır’ın iç ve dış politikaları Türkiye ile Mısır ilişkilerinin tekrar bozulmasına sebep olmuştur. Bölgede Arap milliyetçiliğini savunan Nasır’a karşı tavır alan Amerika, Türkiye tarafından desteklenmiş, Nasır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirme isteği ise Türkiye tarafından da eleştirilmiştir. 1967 yılında Arap-İsrail savaşında büyük yenilgi alan Nasır popülaritesini kaybetmiştir. Cemal Abdül Nasır öldüğünde Devlet Başkan Yardımcısı görevini yürüten Enver Sedat, Devlet Başkanı olmuştur. Enver Sedat, Nasır’a göre Sovyetler Birliği’ne karşı daha sert davranarak Amerika ile ilişkileri yolunu tercih etmiştir. Amerika ile yakınlaşma sağlanırken İsrail’e de adımlar atması hoş karşılanmamış kendisi 1981 yılında bir suikast sonucunda ölmüştür. 1981 yılında iktidara Sedat ile aynı çizgide devam eden başkan yardımcısı Hüsnü Mübarek geçmiş ve politikasında Sedat’ın izinden giderek Mısır’ı Amerikan kampında tutmaya devam etmiştir. Hüsnü Mübarek’in yürüttüğü politikalar ilk andan itibaren önceki dönemde yaşanan radikal dönüşümü dengeleme arayışına işaret etmiştir. 1990’lı yıllarda Soğuk Savaş’ın bitmesiyle Orta Doğu bölgesinde önemli fırsatlar yakalayan Mübarek, Türkiye gibi Irak’ın Kuveyt’ten çıkarılmasında aktif rol oynamıştır. Suriye ile Türkiye arasında yaşanan PKK krizinde de ara buluculuk yapmıştır.

2012 yılında Ortadoğu ülkelerinde ilk olarak Tunus’ta ortaya çıkan halk ayaklanmaları bütün Ortadoğu ülkelerine sıçramış ve Arap Baharı diye adlandırılan bu süreçten Mısır da nasibini almıştır. Mısır’da Arap uyanışı Mübarek’in görevi bıraktığı şubat ayında başladı. 2012 yılında Muhammed Mursi cumhurbaşkanı olarak seçilmiş ancak 2013 yılında Abdül Fettah el Sisi komutasındaki Mısırlı Silahlı kuvvetleri tarafından darbeye uğramıştır. Daha sonrasında ülke yönetimine fiilen el koyan Sisi 2014 yılında katılımın %40 olduğu seçimlerde %90 oy alarak cumhurbaşkanı seçilmiştir. Sisi döneminde Türkiye ile Mısır ilişkilerinde ciddi siyasi kopukluklar yaşanmış çünkü Türkiye hiçbir zaman Sisi’nin askeri darbesini kabul etmemiştir. 

Aradan geçen 8 yıldan sonra Doğu Akdeniz ve Libya sorunları olmak üzere birçok konu Türkiye ile Mısır’ın diyalog kurmasını önemli hale getirmiştir. 2021 yılının mayıs ayında Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Türkiye’den bir ekibin Mısır’a diplomatik görüşmeler için gideceğini belirtmiş ve ekip Kahire’ye gitmiş bu sayede ilişkiler normalleşmeye başlamıştır. 

Mısır ve Türkiye’yi bir araya getiren en önemli mesele Doğu Akdeniz meselesidir. Türkiye Doğu Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz bölgelerinin tamamında 462 bin kilometrekarelik bir deniz yetki alanına sahiptir. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de 1.800 km uzunluğundaki kıyı şeridi ise başta Yunanistan olmak üzere başka diğer devletler tarafından kabul edilmemektir. Yunanistan’ın hazırladığı ‘’Sevilla Haritası’’ Türkiye’ye Antalya Körfezi dışında bir çıkış fırsatı tanımazken, Yunanistan’a ise Meis Adası’ndan başlayarak Yunan kıta sahanlığı hakkı tanımaktadır. Yunanistan’ın ortaya koyduğu bu tez hem Türkiye tarafından kabul edilmezken hem de Birleşmiş Milletlerin Deniz Hukuk Sözleşmesi’ne de aykırıdır. Zira Yunanistan bir ada devleti değil bir kara devletidir ve bundan dolayı sınırını Meis Adası’ndan değil ana karasından çizmesi gerekmektedir. Öte yandan Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesine imzacı olmadığı için bu durumun hukuksuz olduğunu savunan Yunanistan yine bir hata yapar çünkü teamül gereği Birlemiş Milletler kurucu üyelerinden olan Türkiye yine Birleşmiş Milletlerin sözleşmesine taraf statüsündedir. Doğu Akdeniz’de en fazla kıyı şeridine sahip olmasına rağmen dışlanan Türkiye’nin denizlerde münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşması yaparak bölgeyi ana karalara göre paylaşması Mısır ve Libya’nın da çıkarlarına çok uygundur. 

Libya’da yine karşı karşıya kalan Mısır ve Türkiye taraflarının ilişkilerinin nasıl devam edeceği önemli başka bir konudur. Türkiye Libya’da Birlemiş Milletler öncülüğünde kurulmuş olan Ulusal Mutabakat Hükümetini desteklerken, Mısır bölgede İsrail, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteklediği darbeyle iktidar sağlayan Hafter’i desteklemektedir. Bu ittifakta İsrail, Fransa ve BAE’nin Mısır’a danışmadan bazı girişimleri olması, özellikle BAE’nin sadece Libya değil, Yemen, Somali, Sudan’daki faaliyetlerinden Mısır rahatsızlık duymaktadır. Suriye konusunda da çeyrek milyon mülteciye ev sahipliği yapan Mısır, Türkiye ile aynı kaderi paylaşmaktadır. Suriye konusunda ortak politikalar izledikleri takdirde bu hem Türkiye hem de Mısır’ın çıkarına olacaktır. 

 Sudan’ın kalkınmasında Türkiye ve Mısır yine ortak çıkarlara sahiptir. Etiyopya’nın Nil Nehri üzerinde yaptığı Rönesans barajı ise Mısır için başka bir tehlikedir çünkü tarım ve tüketim anlamında Nil suyuna bağımlı olan Mısır bu baraj sonucunda Nil suyunda azalma olmasıyla ekonomik ve sağlık gibi konularda ciddi krizler yaşayacaktır. İttifak ilişkisi bulunan bazı Körfez ülkelerinin bu baraja yatırımlar yapması da Mısır’ı rahatsız etmektedir. Mısır ayrıca Joe Biden yönetiminde olan Amerika’nın baskısıyla da karşılaşmaya başlamıştır. Türkiye ile Mısır’ın arasını açan başlıca konu; İhvan temsilcilerinin Türkiye’de siyasi faaliyetlerde bulunması, Mısır’da ise FETÖ’nün faaliyetlerine devam etmesidir. Bu sorunun çözümüyle beraber Mısır ve Türkiye’nin iş birliğine girmesi oldukça mantıklıdır. Doğu Akdeniz’de Mısır ile Türkiye’nin bir MEB alanı tanıması hem Türkiye’nin bölgedeki çıkarları hem de Mısır’ın bölgedeki çıkarlarını desteklemektedir. Libya’nın istikrarı için ortak hareket edilmesi, Suriye ve Yemen’in ülke bütünlüğünün desteklenmesi Türkiye ve Mısır’ı iş birliğine iten başka diğer nedenlerdir.

 

YAREN GİDEN

 

KAYNAKÇA 

“Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesine Türkiye’nin Taraf Olmamasının Nedenleri”. BAUDEGS, 2021.

Cıngı, Aydın. Ortadoğu’nun Öfkesi ve Batı’da Irkçılık. İstanbul: Kalkedon Yayınları, 2011. Emecen, Feridun. “Ridaniye Savaşı”. İslam Ansiklopedisi. C. 35 (İstanbul, TDV, 2008), 87-88.

İnat, Kemal, Duran, Burhanettin. “Türkiye’nin Doğu Akdeniz Politikasının Temel Parametreleri”, Doğu Akdeniz ve Türkiye’nin Hakları. Ed. Kemal İnat, Muhittin Ataman, Burhanettin Duran, 2. Bs. İstanbul: SETA, 2020, 9-33.

Keleşoğlu, Erhan. “Mısır’ın Dış Politikası”. Dış Politika: Karşılaştırmalı Bir Bakış. Der. Faruk Sönmezoğlu, Özgür Erler Bayır. İstanbul: DER Yayınları, 2014, 391-420.

Oran, Baskın. “Bağlantısızlar Hareketi ve Türkiye”. Türk Dış Politikası. Ed. Baskın Oran, 15. Bs. İstanbul: İletişim Yayınları, 2009.

Uysal, Ahmet. “Türkiye Mısır İlişkileri Nereye?”. Ortadoğu Analiz Dergisi. C.12, S.101 (2021): 8-11.

Yiğit, İsmail. “Memlukler”. İslam Ansiklopedisi. C. 29. Ankara: TDV, 2004, 90-97.

Haber Siteleri

Portre: Muhammed Mursi, Aljazeera Turkhttp://www.aljazeera.com.tr/portre/portre-muhammed-mursi (Erişim Tarihi: 11.07.2021).

Türkiye Mısır ilişkileri, BBC (05.05.2021).  https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-56996977 (Erişim Tarihi: 11.07.2021).

Sevilla Haritası Nedir?, BBC (22.09.2020). https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-54244760 (Erişim Tarihi: 11.07.2021).

Leave A Comment

At vero eos et accusamus et iusto odio digni goikussimos ducimus qui to bonfo blanditiis praese. Ntium voluum deleniti atque.

Melbourne, Australia
(Sat - Thursday)
(10am - 05 pm)