Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Yetki Alanlarına İlişkin Sınırlandırmaları ve Bölgesel/Küresel Aktörler

  • Anasayfa
  • Doğu Akdeniz
  • Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Yetki Alanlarına İlişkin Sınırlandırmaları ve Bölgesel/Küresel Aktörler

TÜRKİYE’NİN DOĞU AKDENİZ’DEKİ YETKİ ALANLARINA İLİŞKİN SINIRLANDIRMALARI VE BÖLGESEL/KÜRESEL AKTÖRLER 

Devletlerin varoluş kaygılarının doğal bir sonucu olarak güvenlik ve ekonomik refah seviyesini elde etme arzusu son derece stratejik öneme sahip iki dinamiktir. Güvenliğin devlet düzenine yansıması iç ve dış güvenlik olarak kategorize edilebilir. İç güvenlik ülke sınırları içerisinde kalan coğrafi alanları ve vatandaşları kapsarken dış güvenlik ise devlet olgusunu, ülkeselliğin dışında kalan alanlarda daimi kılmayı amaçlar. Bütününe bakıldığında güvenlik bir egemenlik meselesidir. Egemenlik ise kimi düşünürlere göre devleti ve kamu otoritesini meşru kılan en önemli kavramdır. Bu nedenle egemenlik alanlarının doğru analiz edilmesi kritik bir öneme sahiptir. Buradan hareketle ülkeselliğin kapsamına giren kara, hava ve deniz ülkesinin hudutlarının bilinmesi ehemmiyetlidir. Güncel olarak tartışma sahalarında çok yer edinememiş olsa bile ileriki yıllarda uzay ülkesinin egemenlik münakaşalarına yol açacağı da bilinmelidir. 

Akademik çalışmalara bakıldığında ülkeselliğin kara, hava ve deniz ülkesi olarak tanımlandığı görülür. Kara ülkesinin sınırlarının belirlenmesi diğerlerine nazaran nispeten daha kolaydır. Çünkü genellikle coğrafi şekiller hudutların çiziminde rol oynar. Dağlar, nehirler ve çöller kara ülkesi belirlenirken kullanılan coğrafi şekillere örnek olarak gösterilebilir. Deniz ülkesi ise farklı kategorizasyonlarla bütüncül bir egemenlik anlayışına sahip olmadan uluslararası andlaşmalar ile belirlenmeye çalışılmaktadır. Ancak uluslararası hukukun kaynaklarına bakıldığında esası sözleşmeler veyahut andlaşmaların değil, devlet uygulamalarının hatta daha genel anlatımla örf adet kurallarının oluşturduğu görülür. Deniz ülkesi ile alakalı olarak yaygın uygulamalar olsa dahi spesifik konularda ısrarlı muhalif ülkelerin varlık göstermeleri ile birlikte mutlak bir örf adet kuralı olarak tanımlanamamakta ve bu durumda da deniz ülkesinin sınırlarının belirlenmesi bölgesel devletleri inisiyatifine kalmaktadır. Burada inisiyatif vurgusu yapmamızın nedeni uluslararası hukuku bağlayıcı kılacak ve zorunlu yaptırımların uygulanabilirlik kazandığı bir mahkeme yapısına sahip olmamasından kaynaklıdır. Ancak buna rağmen uluslararası yargıya konu olmuş ve bizimde bugün içtihad olarak kabul ettiğimiz yargı kararları da vardır. Hava ülkesi ise belirlenen kara ve deniz ülkesi sınırları üstünde kalan bölge olarak kabul edilir ve deniz ülkesi belirlendikten sonra tanımlanması zahmetsiz bir hal alır.

Deniz ülkesini belirlerken birden fazla mesafe kategorisi gündeme gelir. Bunlar; içsular, karasuları, her ne kadar bugün önemini kaybetmiş olsa da bitişik bölge, münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığıdır. Tüm bu tasnifin yapılabilmesini sağlayan temel nokta ise esas hat kavramıdır. Bu sebeple esas hattın doğru çizilmesi son derece önemlidir. Esas hat: kıyada denizin en düşük seviyesini takip eden çizgiyi ifade etmektedir. Esas hattın içerisinde kalan sular, kıyı devletinin içsularıdır.1 Esas hattın nasıl çizileceğinin ilişkin düzenlemeler Karasuları ve Bitişik bölge Sözleşmesinin 3 – 11. maddelerinde ve 1982 tarihli Deniz Hukuku Sözleşmesinin 4 – 14 ve 16. maddelerinde açık ve detaylı olarak bulunmaktadır. Esas hat çizilirken kıyıları çok girintili çıkıntılı olan devletler, nispeten daha düz olan devletler ve takımada devletleri ayrı ayrı gözetilmektedir. 

Takımada devletlerinde esas hat belirlenirken benimsenen usuller önemlidir. Zira Yunanistan Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz’deki iddialarını takımada devleti olması üzerine kurmaktadır. Türkiye’nin buna karşı savunması ise uluslararası hukuk bağlamında da meşru olan Yunanistan’ın takımada devleti olmadığı argümantasyonudur. Esas hattın gerisinde kalan suların içsular olduğunu daha önce belirtmiştik. İçsularda devletin mutlak bir egemenlik hakkı vardır ve bu yönüyle içsular, kıyı devletinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak mücbir sebep gibi durumlarda kıyı devletinin egemenliğinin istisnai olarak delindiği görülebilir. Yine uluslararası ticareti deklare eden limanlar bakımından da zaman zaman istisnai durumlar gözlemlenebilir. Karasuları ise devletlerin tarihsel bir alışkanlık olarak yıllardır kıyısı 

oldukları deniz alanları üzerinde bazı egemenlik haklarına sahip olduklarını kabul etmeleri üzerine türemiş ve bugün mutlak egemenliğe yaklaşan önemli bir ülkesel alan haline gelmiştir. Ancak karasuları ile alakalı olan temel mesele karasularının belirlenememesidir. Zaman içerisinde ufuk çizgisi, top atışı gibi yöntemler yerini mil mesafesine bırakmış olsa da farklı coğrafi niteliklere sahip ülkeler için genel bir mesafe belirlenmesi mümkün olmamaktadır. Önceleri üç mil mesafesi kabul görürken bugün esnekliğini korumak ile birlikte azami on iki deniz mili olarak kabul edilmiş bir andlaşma mevcuttur. Kesin olarak on iki mil mesafesinin belirlenmemesinin nedeni karşılıklı kıyıları olan devletlerin menfaat çakışmaları sebebiyledir. Bu durumun en iyi örneklerinden biri Türkiye adına verilebilir. Türkiye Karadenizde herhangi bir menfaat grubu ile çıkar çatışması içerisinde olmadığı için on iki deniz millik karasuları alanını kullanırken, Adalar Denizi’nde altı mil bandında kalmayı tercih etmektedir. 

Karasularında egemenlik hakları kıyı devleti için mutlak değildir. Uluslararası örf adet kurallarının bir gereği olarak zararsız geçiş kavramı egemenlik hakkının istisnası olarak uygulamada yer edinmektedir. 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin 18. maddesinde geçiş kavramı düzenlenirken, Birinci Deniz Hukuku Konferansı neticesinde kabul edilen 1958 tarihli Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi madde 14’te de zararsızlık düzenlenmektedir. Ancak zararsız geçişle alakalı olarak en temel problem, savaş gemilerinin zararsız geçiş hakkının olup olmadığı yönündeki tartışmalardır. Bu konu ile alakalı farklı devletlerin muhtelif uygulamalarına rastlamak mümkündür.

Bitişik bölge ise karasuların bitiminden itibaren hesaplanan deniz alanıdır. Güvenlik ihtiyacına binaen böyle bir uygulamaya gidilmiştir. Nitekim kıyı devletin egemenliğinde suç işleyen bir kimsenin deniz yoluyla kaçışının engellenmesi veyahut azaltılmasına yönelik bir hamledir. Bitişik bölge kıyı devletine göç, maliye, gümrük veya sağlıkla ilgili kanuni düzenlemelerin ihlalini önleme ve faillerin cezalandırma yetkisi tanımaktadır. 

Münhasır ekonomik bölge ise bazı devletlerin karasularının genişliğinin arttırılmasından ziyade denizin canlı ve cansız kaynakları üzerinde münhasır yetkilerinin bulunduğunun iddia edilmesi üzerine şekillenmiş ve diğer devletlerinde bu uygulamaya muhalif olmak yerine destekler nitelikteki adımları ile örf adet kuralı haline gelmiştir. 1982 tarihli Deniz Hukuku Sözleşmesinin 57. maddesine göre kıyı devletinin iki yüz deniz miline kadar münhasır ekonomik bölge ilan etme hakkı vardır. Aynı sözleşmenin 56. maddesinde kıyı devletinin MEB üzerindeki hakları tanımlanmıştır. Egemenlik mutlakiyetinin giderek zayıfladığı düşünüldüğünde MEB üzerinde kıyı devletinin egemenlik haklarını bugün için nisbeten daha zayıf olduğu söylenebilir. Ancak doktrinsel alanda yapılan çalışmalar ve devlet uygulamaları ileriki yıllarda MEB alanlarının da mutlak egemenlik yetkisi altında değerlendirebileceğini göstermektedir. 

Devletler hem bağımsızlık ve egemenlik alanlarının meşruiyet kazanması hem de ekonomik gelir etme amacı ile deniz hukuku ve deniz ticaretine her geçen gün daha yoğun ilgi göstermektedir. Bilhassa son dönemde gündeme gelen Doğu Akdeniz’de yetki paylaşımı hususunda hem bölgesel hem de küresel aktörler stratejik adım atmak için farklı girişimlerde bulunmaya başlamıştır. Doğu Akdeniz’i bu denli önemli hale getiren ise sahip olduğu enerji havzaları ve jeopolitik bağlamında sahip olduğu lokasyondur. Hem ekonomik hem siyasal hem de sosyal zenginlikler Doğu Akdeniz için verilen kritik mücadelenin sebeplerinden bazılarıdır. Ancak Doğu Akdeniz’de varlık gösteren bölgesel aktörlerin önemli bir kısmındaki siyasi istikrarsızlık veyahut küresel güçlere bağlılık bölgenin taksimini daha da zor bir hale getirmektedir. 

Son dönemde Türkiye’nin bölgedeki egemenlik haklarını korumak adına attığı adımlar siyasi bir ittifak grubu oluşturmak adına önemlidir. Ayrıca iyileştirilen karşılıklı ilişkiler mevcuttan daha avantajlı senaryolar sunduğu için Türkiye ile diplomatik krizde bulunan ülkeler ile dahi ortak bir anlaşma zemini hazırlanabilecektir. Bu bağlamda Türkiye’nin Libya ve KKTC ile yaptığı anlaşmalar GKRY ve Yunanistan bloğuna karşı önemli bir temsil olup son zamanlarda Mısır ile atılan olumlu adımlarda bu birlikteliği destekler nitelikte ehemmiyetli adımlardır.

Türkiye’nin siyasi varlığını Doğu Akdeniz’de devam ettirebilmek ve menfaatlerini koruyabilmesi için ihtiyacı olan diplomatik ilişkiler Suriye, İsrail ve Filistin özelinde ayrıca incelenmeli ve bundan sonrası için KKTC’nin meşru bir devlet olarak dünya kamuoyuna tanıtılması adına daha fazla adım atılmalıdır. Bu iyileştirmeler GKRY üzerinden bölgede hak iddia eden Yunanistan ve küresel aktörlerin bölge taksiminde etkin rol oynamasını engelleyecek son derece kritik hamlelerdir.

 

ESRA ÇETİN

 

KAYNAKÇA 

Aksar, Yusuf. Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk – II, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2019. 

Ceyhun Çiçek, Gökçe. “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Yetki Alanlarına İlişkin Sınırlandırma Sorunları ve Bölgedeki Enerji Keşiflerine İlişkin Bir Değerlendirme”. Yaycı, Cihat. “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasında Libya’nın Rolü ve Etkisi”. Güvenlik Stratejileri Dergisi. 7/14 (2011): s. 17- 41. https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/9/97/Zonmar-tr.svg, Erişim Tarihi: 2 Temmuz 2021. 

https://static.wixstatic.com/media/8e7579_a12569c72f7a4fb5b84ca0c3c3df2809~mv2 .jpg/v1/fit/w_1000%2Ch_1000%2Cal_c%2Cq_80/file.jpg, Erişim Tarihi: 2 Temmuz 2021.

Leave A Comment

At vero eos et accusamus et iusto odio digni goikussimos ducimus qui to bonfo blanditiis praese. Ntium voluum deleniti atque.

Melbourne, Australia
(Sat - Thursday)
(10am - 05 pm)