Bm Genel Yapısı ve Mülteci Politikaları

BM GENEL YAPISI VE MÜLTECİ POLİTİKALARI

BM YAPISI VE KURULUŞ AMACI 

Dünya barışının tesisini elde etmek için uluslararası bir örgütün kurulması ve vasıflandırılmasının gerekliliği öne sürülerek kurulan Birleşmiş Milletler kendini “adalet ve güvenliği ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş olarak tanımlamaktadır”. Temel hedefi dünya barışını sağlamak ve korumak olan Birleşmiş Milletler, I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan ve II. Dünya Savaşı’nın başlamasına engel olamayan Milletler Cemiyeti’nin bir uzantısı olarak kurulmuştur. Çeşitli konularda uluslar üstü normlar üretmeye çalışarak ülkelerarası bağlarım kuvvetlenmesi, küresel problemlerin çözülmesi ve evrensel barışın sağlanması gibi misyonlar üstlenmiştir. Antonio Negri ve Michael Hardt düşüncesine göre ise Birleşmiş Milletler, kimilerine göre egemen devletlerin ürettiği anarşinin üstesinden gelmenin tek aracı kimilerine göre ekonomik ve toplumsal ilişkilerin küreselleşmesi ne uygun düşecek bir yapılanmadır[1].

Birleşmiş Milletler’in 193 üyesi bulunmakla birlikte Türkiye kurucu üyeleri arasındadır. BM’nin kurucu antlaşması niteliğindeki BM Şartı, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 50 ülke tarafından 26 Haziran 1945 tarihinde San Francisco’da imzalanmıştır. Daha sonra, Polonya’nın da Şart’ı imzalamasıyla üye devletlerin sayısı 51’e yükselmiştir. BM Teşkilatı, BM Şartı’nda öngörüldüğü üzere, BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) beş daimi üyesi dâhil BM’nin üye devletlerinin çoğunluğunun Şart’ın onay işlemlerini tamamlamalarıyla, 24 Ekim 1945 tarihinde resmen faaliyete geçmiştir. Bu tarihten beri, 24 Ekim her yıl BM Günü olarak kutlanmaktadır.

Birleşmiş Milletler ’in ana organları Genel Kurul, Güvenlik Konseyi (BMGK),

Ekonomik ve Sosyal Konsey (EKOSOK), Vesayet Konseyi, Uluslararası Adalet Divanı ve BM Sekretaryası”dır.[2]

BM’NİN MÜLTECİLER PERSPEKTİFİNDEN İŞLEVSELLİĞİ

Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin BM Sözleşmesi 28 Temmuz 1951’de Cenevre’de düzenlenen konferansta imzalanarak 1954’te yürürlüğe girmiştir. Sözleşme, mültecilerin temel hürriyetleri ile insan haklarını mümkün olduğu kadar kapsamlı bir şekilde kullanmalarını sağlamak, mültecilere sağlanan himayenin kapsamını genişletmek, mültecilerin hukuki durumuna ilişkin imzalanan diğer uluslararası sözleşmeleri ve uluslararası iş birliğini geliştirmek amacıyla hazırlanmıştır. 1951 Cenevre Sözleşmesi halihazırda uluslararası mülteci rejiminin ve Avrupa iltica hukukun temelini oluşturmaktadır.

Sözleşmenin;

  1. Bölümü’nde mülteci tanımı, mültecilerin temel hak ve yükümlülükleri, Taraf Devletlerin yükümlülüklerine ilişkin Genel Hükümlere yer verilmiştir.
  2. Bölümü’nde mültecilerin hukuki statüsüne ilişkin kriter ve standartlar,
  • Bölümü’nde mültecilerin ücretli bir işte çalışma hakkına ilişkin düzenlemeler,
  1. Bölümü’nde mültecilerin konut edinme, eğitim, sosyal hakları,
  2. Bölümü’nde ise mültecilerin temel hürriyet ve insan haklarını kullanabilmeleri açısından önemli olan yasadışı giriş sebebiyle mültecilerin cezalandırılmaması ve geri gönderme yasağı gibi temel ilkeler bulunmaktadır.
  3. Madde

Taraf  Devletler, hayatlarının veya özgürlüklerinin, madde 1’de gösterilen şekilde tehdit altında bulunduğu bir ülkeden doğruca gelerek izinsizce kendi topraklarına giren veya bu topraklarda bulunan mültecilere, gecikmeden yetkili makamlara başvurarak yasadışı girişlerinin veya bulunuşlarının geçerli nedenlerini göstermeleri koşuluyla, yasadışı yollardan girişleri veya bulunuşlarından dolayı ceza vermeyeceklerdir.”

  1. Madde

” Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade (“refouler”) etmeyecektir.”3

Yukarıda yer verilen maddeler mültecilerin hukuki statüsüne ilişkin hayati kavramlar içermektedir. ABD’nin Irak ve Afganistan’da yürüttüğü operasyonların paralelinde Arap Bahar’ının yaşanması ile birlikte Suriye’de başlayan iç savaş, Avrupa ülkelerine yönelik mülteci akınını da beraberinde getirmiştir. Yaşamlarına devam edebilmek ve insan olma vasıflarını gerçekleştirebilmek için vatanlarını terk etmek zorunda kalarak başta Avrupa ülkeleri olmak üzere sınır komşularının kapılarını çalan mülteciler üzerinde Birleşmiş Milletler ’in merkeze aldığı insan hakları hukukunun pratikteki işlevselliği ve çözüm odaklı duruşunun niteliği gibi parametrelerin negatif bir ibrede seyrettiği tüm çıplaklığı ile aşikar olmuştur.

Bir ABD projesi olan BM, son dönemlerinde izlemiş olduğu politikalar açısından değerlendirildiğinde büyük güçler arasındaki çıkar, çatışma ve rekabetin yaşandığı bir platforma evrilmiş ve günümüzde başta insanın hakkı olan yaşama hukukunun gerçekleştirilmesi olmak üzere birçok konuda çözüme yönelik bir varlık gösterememektedir.

 

ŞULE YÜKSEL TOPAL

 

“ayrıca bkz.” Umhd.org.tr/wp-content/uploads/2018/12/1951-Cenevre-Sozlesmesi-1.pdf Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği.

[1] (Hardt ve Negri,2008:31)

 

[2] https://www.mfa.gov.tr/birlesmis-milletler-teskilati-ve-turkiye.tr.mfa

3  Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, “Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme” (1951), s.1.