15 Temmuz ve Siyasi Etkileri

15 TEMMUZ VE SİYASİ ETKİLERİ

Türkiye Cumhuriyeti’nde kurulduğu tarihten itibaren hemen hemen her yirmi yılda bir askeri darbe gerçekleşmiş ve hükümetler devrilerek tabiri yerindeyse ülkeye asker tarafından balans ayarı çekilmiştir. Ordunun yönetime müdahalesinin son örneği 15 Temmuz 2016 tarihinde başarısız bir teşebbüs olarak gerçekleşmiştir. Ancak 15 Temmuz darbe teşebbüsünü diğer darbelerden ayıran en önemli özellik, baştan itibaren kim tarafından yapıldığının açıklanmamamasıdır. Diğer tüm darbelerde, ordu mensupları kimliklerini ortaya koymuşlar ve komuta zincirini halka açıklamışlardır. Örneğin; 1960 darbesinde bildiriyi Albay Alparslan Türkeş bizzat okumuş, 1980 darbesinde Kenan Evren’in adı açık açık bildirilerde geçmiştir. Ancak 15 Temmuz darbe bildirisinde yalnızca “Yurtta Sulh Konseyi” olarak halka açıklanan bir konseyden bahsedilmiştir.

Darbe bildirisinin okunmasıyla beraber Türkiye’de belki de ilk defa gerçekleşen bir şey olmuş halk daha Cumhurbaşkanı’nın çağrısından önce sokağa çıkmaya başlamıştır. Halkın bu tutumu Türk siyasi tarihi açısından oldukça önemlidir çünkü bu askeri darbeyi meşru görmeme manasına gelmektedir. Belki darbenin müsebbibi terör örgütü FETÖ’nün TSK’nın ayarlarıyla bizatihi oynamasının ve TSK’ya yönelik Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davalarının bir sonucu olarak belki de halkın hükümete olan güveni sebebiyle ilk defa bir askeri darbeye karşı direniş başlamıştır. Bunun yanı sıra dönemin Başbakanı’nın diğer darbelerin tersine darbecilere teslim olmaması, direnmesi ve halkı sokağa çağırması da Türkiye siyaseti için bir dönüm noktası olmuştur diyebiliriz. Bu direniş geçmişteki tüm darbeleri sakince sineye çekmiş Türk halkının siyasi kültürünün değişmeye başladığının bir göstergesidir.

Ancak darbe teşşebüsü dönemi FETÖ ile mücadelenin yalnızca küçük bir kısmını teşkil etmiş ve asıl büyük kısmı, mecliste, eğitimde, milli güvenlikte, sokakta ve ticarette devam etmiştir. Zaten darbe girişiminden önce FETÖ ile dershane olaylarında görünür bir şekilde mücadeleye başlayan hükümet, darbe girişimi sonrasında ilk iş olarak FETÖ ile ilişik tüm dershanelerin kapatılmasına karar vermiştir.  Belki de bu süreçte bizim en net gördüğümüz bir diğer temizlik alanı ise Milli Eğitim bünyesinde görev yapan FETÖ bağlantılı hocaların görevden uzaklaştırılmaları olmuştur.  Bununla da bitmemiş askerlik, doktorluk, polislik, akademisyenlik vb. meslekler icra eden birçok kamu çalışanı FETÖ ile bağlantıları sebebiyle görevlerinden uzaklaştırılmışlardır.

Darbe sırasında ve sonrasında, Türkiye’deki tüm siyasi partiler ve halk darbeye karşı birlikte durarak, darbeye karşı yekvücut olmuşlardır.  Özellikle geçmiş dönemlerde yapılan darbelerde bu darbeleri benimseyen ve destekleyen partiler de dahil olmak üzere her parti demokrasi çağrısında bulunmuştur. Öyle ki Türkiye’de uzun yıllardan sonra kamuoyunda ve siyasette ilk defa böyle bir birlik oluştuğundan bahsedebiliriz. Bu birlik ve beraberlik etkisinin oluşmasından yaklaşık bir yıl sonra anayasa değişikliği referandumu gerçekleştirilmiş, %51 evet oyu ile sonuçlanan referandum sonucunda Türkiye Cumhuriyeti yönetim sistemi parlementer sistemden Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmiştir.  Yürütmenin başı artık tek başına Cumhurbaşkanı olmuştur. Böylece kararların daha etkin ve hızlı alınabilmesi hedeflenmiştir. Yeni sistemde parlementer sistemin aksine Cumhurbaşkanı yasamaya karşı herhangi bir sorumluluk üstlenmemektedir. Halkın oyları ile seçilen Cumhurbaşkanı yalnız halka karşı sorumludur. Aynı zamanda yasama organı da yürütmeye karşı değil yalnız halka karşı sorumludur. Yeni anayasa ile hükümet ortaklarının hükümetten çekilmesi veya mecliste yapılan güven oylamaları ile başbakanın istifa ettirilmesi gibi olumsuz siyasi durumlardan uzak bir sisteme geçilmiştir. Bu değişiklik ile amaçlanananın koalisyon hükümetlerinin kurulmasının ve bunun doğal bir sonucu olarak görülen krizlerin önüne geçerek askerin yönetime el koymasının engellenmesi olduğu varsayılabilir.

Yeni sistemde Cumhurbaşkanı olabilmek için oyların salt çoğunluğunu almak gerekli olduğundan referandum sonrası gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde AK Parti-MHP koalisyonu kurulmuştur ve Recep Tayyip Erdoğan %52 oy alarak Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bu referandumda Muharrem İnce muhalefetin son yıllardaki en yüksek oy oranını alarak %30 ile en yüksek oyu alan ikinci aday olmuştur. Bu referandumdan sonra artık muhalefet iktidarı kazanmak için koalisyonlar kurmaya ve ortak aday çıkarma çalışmalarına başlamıştır. Keza bunu test ettikleri ilk sınavdan görece başarılı çıkarak Ankara ve İstanbul’da yerel yönetimleri elde etmişlerdir.

Özetle 15 Temmuz darbe teşebbüsünde FETÖ Türk ordusu içine yerleştirdiği mensupları eliyle millet iradesini hiçe sayarak hükümeti düşürüp iktidara sahip olmaya çalışmış ancak milletin, iradesini kolay kolay teslim etmemesinin ve darbe teşebbüsünün planladıkları gibi gitmemesinin etkisiyle darbeyi gerçekleştirememişlerdir. Darbe teşebbüsünün ardından Türk Milleti günler süren demokrasi nöbetlerinde demokrasi vurgusu yapmış ve demokrasiden yana olduğunu gerek muhalif kanat gerek ise iktidar kanadı meydanlarda tekrar tekrar dile getirmiştir.

 

SENA NUR GÜL

 

KAYNAKÇA

Alkan. 15 Temmuz’u Anlamak: Parametreler ve Sonuçlar, 2016, Bilig Dergisi (79),  İstanbul.

Özdemir, Gürbüz. Huntington’un demokratikleşme dalgaları bağlamında türk demokratikleşmesine bakış ve 15 Temmuz’un önemi, Türkiye Siyaset Bilimi Dergisi 1 (1), 17-35, 2018

Tatlıoğlu, Kasım. 15 Temmuz Darbe Girişiminin Türk Toplumdaki Post-travmatik Etkileri Üzerine Genel Bir Değerlendirme