15 Temmuz Darbe Girişiminin Psikolojik ve Sosyolojik Sonuçları

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNİN PSİKOLOJİK VE SOSYOLOJİK SONUÇLARI

Türkiye tarihinde darbelerin, Türkiye Cumhuriyeti öncesinde de birçok örneklerinin olduğunu, bunların toplumu ve toplumun algılarını çok ciddi bir şekilde etkilediğini görürüz. Konumuz açısından en son geçirdiğimiz 15 Temmuz darbe girişiminin psikolojik ve sosyolojik sonuçlarını ele alırken ondan yıllar önce bu topraklarda zuhur etmiş darbelerin sebep olduklarına bakmak da değerlidir. Zira insan belli noktalarda üzerinden zaman geçmiş hadiseleri daha iyi anlar ve bugünküyle mukayese etme yahut bugünkünün uzun vadeli sonuçlarını, geçmişteki örneklerinden hareketle daha fazla öngörebilme imkânı bulur.

Darbenin sonuçlarının insanlar üzerindeki psikolojisini daha iyi anlayabilmek için değinmemiz gereken değerli bir diğer nokta da darbeyi gerçekleştirenlerin psikolojisidir. Genelde darbe gerçekleştirenlerin yahut diktatörlerin yani bir şekilde meşru olmayan bir zeminde muktedir olmaya çalışan kişi veya grupların zihni arka planında benzer ortak noktalara rastlanır. Bunlardan bir tanesi bu kişi veya grupların bu girişimlerinden önce de genellikle hatırı sayılır bir güce erişmiş olmalarıdır. Bir diğeri seçilmişlik düşüncesi ve kendi inandığı kişi ya da düşüncelerin en doğrusu olduğuna duydukları kesin inançtır.

Türklerin askeri yapısında her zaman büyük bir hiyerarşi, itaat, disiplin kültürü ve bütün bunların getirdiği önemli ölçüde yüksek bir psikososyal güç vardır. Tarihte devlet seviyesinde ya da ona yakın bu derecede güçlü kurumların gerekli gördükleri durumlarda isyan edip yönetime kendi düşüncelerinin rengini vermek istemedikleri çok az görülmüştür.

Cumhuriyet tarihi boyunca gerçekleşmiş bütün darbeler arasında, 15 Temmuz darbe girişimi diğerlerinden önemli farklılıklar göstermiştir. Bu farklılıkların en önemlilerinden bir tanesi, bu son darbede halk tepkisinin daha önceki darbelerde hiç olmadığı kadar görünür olmasıdır. Yaşı izin verenler geçmiş darbelerden çıkardıkları derslerden ötürü sokağa çıkmıştır. Ancak psikolojik araştırmalar hiç beklenmedik bir şeyler daha söylemiştir: 15 Temmuz darbesinden en çok etkilenen, darbe haberinden tedirgin olan ve darbeye karşı direnç gösterenler henüz hiç darbe tecrübesi geçirmemiş 35 yaş altı gençler olmuştur.[1]  Çünkü bu gençler daha önce bir darbe tecrübesi yaşamamış olsalar bile geçmiş darbelerin sonuçları onlara çok iyi aktarılmıştır. Bu anlamda başta kendilerinden büyük aile bireylerinin olmak üzere çevrelerindeki diğer başka birçok insanın yaşadıklarını dinleyerek büyümüşler ve hiç tecrübe etmedikleri bu ihtimal için çok fazla korkmuşlardır. Toplumsal hafızanın bu anlamda çok taze tutulması da 15 Temmuz gecesi gençlerin yoğun direnciyle sahaya böyle yansımıştır.

Bilgi edinim araçlarının en çeşitli ve hızlı olduğu çağdayız ve darbecilerin en büyük dezavantajlarından bir tanesi bu nokta olmuştur. Türkiye’nin geçirdiği en son askeri darbede TRT’yi susturmak yeterli olmuştur. Ancak 15 Temmuz girişiminde darbecilerin TRT’yi basmaları ilk başta tedirginlik yaratsa bile çok geçmeden alay konusu olmuştur. Zira diğer kanallar yayın yapmaya devam etmiştir ve burada darbe karşıtı sesler çok daha fazla yükselmiştir. Üstelik halk sosyal medya kanalları üzerinden de darbeye karşı hızla örgütlenmiştir. İnsanlar sosyal medyada kendileri gibi korkmuş ama aynı zamanda çok öfkeli ve direnmek isteyen başka milyonlarca insanla karşılaşmışlar ve bu sayede de dışarı çıkıp direnebilecek psikolojik gücü kendilerinde çok daha fazla bulabilmişlerdir.

Darbecilerin duygusallıklarının realist taraflarına ve bilgilerine çok fazla ağır bastığını görüyoruz. Halbuki sadece işin basın kısmını öngörebilmek için henüz çok da taze olan Arap Baharı’ndan ders çıkarmaları bile yeterli olurdu. Arap Baharı’nın literatüre bu isminin yanı sıra Facebook ya da Twitter Devrimi olarak geçtiğini de hatırlayalım. Artık zorbalık için tek bir kanalı susturmanızın hatta bütün kanalları bile susturmuş olmanızın işe yarayabileceği bir çağda değiliz.

Geçmişte Başarılı Olmuş Darbelerin Sonuçları

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşen darbelerin sonuçlarına bakıldığında onlarca gazeteci tutuklanmış ve basında sansürün ciddi seviyelere ulaşmış olduğunu görüyoruz. Çeşitli gruplar üzerinde baskılar artmış özellikle 97 muhtırasında muhafazakâr, dini hassasiyetleri yüksek kesimlerin hak ve özgürlükleri ciddi bir biçimde kısıtlanmıştır. Özellikle 1980 darbesi öncesi sokak olaylarının fazla olması ve darbeden sonra bu durumun ortadan kalkması başlangıçta olumlu bir hava yaratsa da zamanla gençlerin hapishanelerde ağır şartlarda tutulması, işkenceler görmesi ve birçoğunun da idamı ciddi toplumsal travmalar yaratmıştır. Dönemin darbeci komutanı Kenan Evren’in yıllar sonra o günleri anlatırken “Haksızlık yapmadık. Bir sağdan astık bir soldan.” çıkışı bu travmaları tekrar tetiklemiş ve tartışmalar yaratmıştır.

Genel hatlarıyla birkaçına değindiğimiz bütün bu darbelerin sonuçları 15 Temmuz direnişinin de önemli bir sebebi olmuştur.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra süreci yaşayan insanların hikayeleri de merak konusu olmuştur. Psikolojik veriler hikayelerini anlatmak noktasında erkeklerin kadınlardan daha cesur davrandıkları sonucuna ulaşmıştır. Ancak burada olayın cinsiyetlerin psikolojisine etkisinin yanı sıra ataerkil kültürün de etkili olmuş olabileceği söylenebilir. Çocuklarda travma etkilerinin yetişkinlerden daha farklı olduğu ve o geceyi çok daha farklı yorumladıkları görülmektedir. Bu farklılık yetişkinlerin aksine çocuklarda soyut düşüncenin gelişmemiş olmasıyla ilişkilendirilmektedir.

Darbenin hem sosyal hem de psikolojik sonuçlarından bir tanesi de toplumun iradesine karşı saldırı girişimlerine karşı durmak noktasında çok daha özgüvenli bir noktaya evrilmiş olmasıdır. Toplum bir cesaret göstererek ilk defa darbeye karşı sokağa çıkmış, sokak direnişi başarılı olmuş ve bütün bunlar bir dahaki olası darbe girişimlerine karşı durmanın da başarılı olabileceğine dair bir inancı geliştirmiştir. Artık insanlar bu ve benzeri durumların olası tekrarı durumunda yine direnişi seçerse burada kendilerinden çok daha emin olacaklardır.

Darbe girişimi sonrası toplumsal güvensizlik ve kutuplaşma artmıştır. Burada etkili olan iki nokta vardır. Birincisi toplumun bir kısmının FETÖ’nün bu girişime cesaret edebilmesinde diğer kısmı suçlamasıdır. İkinci olaraksa, darbenin ardından insanların olur olmadık durumlarda birbirlerini FETÖ taraftarı olmakla itham etmeleri ve kelimelerin içini boşaltmak suretiyle mevcut tehlikeyi daha fazla büyütmeleridir. Bu ikinci noktayı daha iyi açıklamak gerekirse, bugün kimse kimseye bir anlık kızgınlıkla sen PKK’lısın dememektedir. Çünkü bu çok ağır bir itham ve ciddiye alınan bir konudur. Halbuki FETÖ, PKK’dan çok daha tehlikeli bir yapıdır. Çünkü etki alanı geniştir ve sadece askerle ya da belli kırsal alanlarla değil sistemle savaşmaktadır. Dolayısıyla seçtiğimiz kelimeler ve bunları kullanış biçimimiz hem birbirimize olan güveni azaltmakta hem de algılarda FETÖ’yü gerçekte olduğundan çok daha az tehlikeli kılabilmektedir.

İnsanları psikolojik olarak daha çok etkileyen ve sorunlara karşı duyarlı kılanın sayılar değil hikayeler olduğu görülmüştür. Dolayısıyla belli şeyler daha fazla diri tutulmak ve konuyla ilgili toplumsal duyarlılık da arttırılmak isteniyorsa 15 Temmuz sürecindeki insan hikayelerine sayılar, sloganlar ve olayın destanlaştırılmasından çok daha fazla yer verilmelidir. Hatırlarsak o gece insanları sokağa çıkaran en önemli etmenlerden biri de tam olarak bu olmuştur. İnsanlar ailelerinden geçmiş darbelerle ilgili çok fazla hikâye dinlemiş ve darbeleri görmeyenler bile geçmişteki acıları içselleştirmiş, böylece sokağa çıkmak noktasında çok daha fazla motive olmuştur. Günün sonunda insanların kafasında sayılar sadece bir istatistik olabilmektedir, sloganlar anlık heyecanlar yaratabilmekte ama insan hikayeleri unutulmamaktadır. İnsanlar orada olayı yaşayan insanlarla kendilerini bir şekilde özdeşleştirip çok daha fazla etkilenebilmektedir.

Olayın toplumsal sonuçlarından bir tanesi de idam cezasının geri getirilmesi ve darbecilere bu cezanın uygulanması isteğiydi. İdam cezası geri getirilmemiştir. Hatta şu anda bu konu gündemde bile değildir. Ancak gelecekte durum farklı olsa bile darbeci generallere idam cezası uygulanamaz. Zira hukukta kanunlar geçmişe yürüyemez, kişiler hangi suçu işlerlerse işlesin o suçu işledikleri dönemden farklı bir cezai yaptırımla karşı karşıya bırakılamaz, bilmedikleri bir şeyden sorumlu tutulamazlar.

İdam talepleri olayın sıcak olduğu günlerde insanların yakınlarını kaybetmiş olmaları ya da yakınları olmasa bile bundan etkilenmeleri hasebiyle çok fazlaydı. Ancak idam karşıtı düşüncelerin sesleri de ilk günlerden beri hiç kesilmemiştir. İdam karşıtlarının en çok öne sürdükleri argümanlardan bir tanesi idamın darbeciler ya da bu şekilde gerçekten vatana ihanet edenlerle sınırlı kalmayıp, siyasallaşacağı, zamanla menfaat çatışmalarında masum insanların da FETÖ taraftarı olmakla etiketlenip zarar görecekleri düşüncesidir. Mevcut durumda insanların birbirlerini olmadık durumlarda böyle etiketlediklerine bakacak olursak haksız da çıkmış değillerdir.

 

SÜMEYYE SENA AÇIKEL

 

 

KAYNAKÇA

Tatlıoğlu, Kasım. “15 Temmuz Darbe Girişiminin Türk Toplumundaki Post Travmatik Etkileri Üzerine Genel Bir Değerlendirme”. Giresun İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/KARASAM: s.814 https://www.bingol.edu.tr/documents/Darbelerin%20meydana%20getirdi%C4%9Fi%20travmalar,%20Giresun%20%C3%9Cn_%20Darbeler%20sem_%20s_%20806-818.pdf

[1] Kasım Tatlıoğlu, “15 Temmuz Darbe Girişiminin Türk Toplumundaki Post-Travmatik Etkileri Üzerine Genel Bir Değerlendirme”, Giresun İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/KARASAM, s.814

Leave A Comment

At vero eos et accusamus et iusto odio digni goikussimos ducimus qui to bonfo blanditiis praese. Ntium voluum deleniti atque.

Melbourne, Australia
(Sat - Thursday)
(10am - 05 pm)