AFRİKA’DA YUMUŞAK GÜÇ UYGULAMALARI
Soğuk Savaş dönemi sonrası devlet dışı aktörlerin kabuk değiştirmesi ile medyanın ve iletişim araçlarının dezenformasyon kabiliyetlerinin ve rollerinin çok daha etkili olduğu görülmektedir. Bu durum günümüzdeki çok kutuplu uluslararası sistemde klasik anlamdaki güç politikalarını devletlerin başarısı açısından yetersiz bırakmıştır. Soğuk Savaş dönemi öncesi var olan güç tanımlamasını askeri güç ve yetenekler oluşturuyordu. Soğuk Savaş sonrasında ise devletler, artık politikalarını askeri güç ve yeteneklerle uluslararası siyasette kabul ettiremeyeceklerini anlamışlardır. Devletler, bu kabuk değiştiren uluslararası sisteme adapte olmaya başlamıştır. Bu durum onları nüfuslarını daha etkin bir şekilde arttırabilecekleri yeni politika arayışlarına itmiştir. Bu arayış sonucu devletler medya ve iletişimin etkisinin arttırılması, kamuoyu algı yönetimi ve ikna kabiliyetinin geliştirilmesi gibi yeni politikalara yönelmiştir. Tüm bu politikalar yumuşak güç kavramının doğumuna sebebiyet vermiştir. Yumuşak güç kavramı ilk kez Joseph Nye tarafından1990 yılında yayımlanan “Bound to Lead: The Changing Nature of American Power” adlı kitabında kullanılmıştır.1
Joseph Nye, yumuşak güç kavramını kısaca şöyle açıklamaktadır: Bir ülkenin dünya siyasetinde istediği sonuçlara, onun değerlerine hayran olan, onu örnek alan, onun refah seviyesine ve fırsatlarına özenen ülkelerin kendisini izlemesi yoluyla ulaşmasıdır (Özertem & Demirtepe, 2013, s. 98). Buna göre yumuşak güç temel olarak, kültür, sanat, basın, imar ve alt yapı gibi kaynakları kullanarak hedef ülke ile insan merkezli bir politika kurmayı amaçlar.3 Yumuşak gücü uygulayan ülke, hedef ülkeye baskı, iç müdahale, aldatma gibi sert güç müdahaleler uygulamaz.
İnsaniyetçilik (humanitarianism) ise daha sosyo-politik bir kavram olup, uluslararası hukuk, dayanışma, sosyal adalet ve yardım politikalarının oluşturulması gibi geniş bir alanı ifade etmektedir (Özerdem, 2016). Her ne kadar apolitik bir kavram gibi gözükse de günümüz siyasetinde insaniyetçilik, devletlerin başvurduğu politik yollardan biridir. Özellikle insani yardım ihtiyacının en fazla hissedildiği Afrika’da devletler, insaniyetçilik politikasını nüfuslarını arttırmak ve ikili ilişkilerini üst seviyede tutmak için kullanmaktadır.
Coğrafi keşiflerden itibaren Avrupa ülkeleri sömürgecilik faaliyetleri nedeniyle Afrika kıtasıyla çok iyi bir geçmişe sahip değildir. Bu nedenle tarihte bu kıtaya yönelik sömürgecilik faaliyetleri bulunmayan Çin ve Türkiye gibi ülkeler daha güvenilir bir müttefik olarak öne çıkmaktadır. Avrupa’nın özellikle de Fransa’nın kıta üzerinde kurduğu sömürgeci ilişkilerin aksine Çin ve Türkiye daha insaniyetçi politikalarla yaklaşmıştır. Bu ülkeler yumuşak güç odaklı politikaları farklı enstrümanlarla gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Örneğin; Çin ekonomi temelli bir politika izlerken, Türkiye ise insani yardım odaklı bir politika izlemektedir. Türkiye’nin uyguladığı bu politika sayesinde kurulan ilişki daha uzun ve sürdürülebilir olması beklenmektedir. Çin ve Türkiye, Batının aksine tek taraflı olmayan ve kazan-kazan temelli ilişkileri esas almıştır. Bu sayede, yumuşak güç uygulayarak devletlerle ilişkilerini en üst seviyeye taşımaktadırlar.
Çin, insaniyetçi politikalarla ülkelerin politikasını yumuşak güç sayesinde kendi siyasi çıkarlarına yöneltmektedir. Afrika’da uygulamaya çalıştığı yumuşak güç politikaları daha çok ticari hedefleri kapsamaktadır. Özellikle kıta ülkelerine verilen düşük faizli yüksek kredilerle bunu sağlamayı amaçlamaktadır. Böylece birçok ülkeyi verdiği kredilerle kendine bağımlı hale getirmiştir. Bu durum onun kıtadaki en büyük pazar olmasını sağlamıştır. Çin’in Afrika’daki politikalarını uygulamak için bütçesinden yüklü miktarlarda kaynak ayırdığı bilinmektedir (Demirtepe ve Özertem, 2013: 102).
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 2018 Çin-Afrika İşbirliği Forumu Pekin Zirvesi’nin açılışında yaptığı konuşmada, Pekin hükümetinin Afrika’ya 60 milyar dolar yardımda bulunacağını belirtmiştir (Kabakçı, 2018). Yapılan bu açıklama, Çin’in yumuşak güç politikasını ekonomik temeller üzerine inşa etmeye devam edeceğini göstermektedir.
Çin, uzun ve sürdürülebilir bir gelişim için Afrika’nın doğal kaynaklarına ihtiyacı vardır. Bu doğrultuda, Afrika kıtasıyla iş birliğini önemsemekte ve ikili ilişkilerinin zarar görmemesine dikkat etmektedir. Karşılıklı fayda ve devletler arası eşit ilişki temeline dayanan politikalar ortaya koyulmaktadır. Yapılan yardımlar ülkelerin içişlerine karışmadan, kalkınmasına öncülük etmektedir. Ancak, Çin altyapı yardımları başta olmak üzere hidroenerji, karayolu, demiryolu gibi desteklerini ‘‘Kuşak ve Yol Projesi’’ için uygulamaktadır. Nitekim ülkelerin sanayilerini geliştirmeye yönelik yatırımların yeterli olmaması birçok kıta ülkesi tarafından eleştirilmiştir (Mead, 2018). Kıta ticaretini ‘’hammaddeye karşılık mamul madde’’ olarak gerçekleştiren Çin kıtada en büyük pazar olmasına karşın Afrika’da uzun vadeli bir sanayi altyapısı oluşturmadığı gerekçesiyle Afrikalı birçok lider tarafından eleştirilmektedir.
Bu politikalar her ne kadar kazan-kazan ilişkisine bağlı olsa da tehlike arz etmektedir. Örneğin; Yakın bir zamanda, Çin’in Uganda’nın borçlarına karşılık olarak Entebbe Havalimanı’nın yönetimine el koyacağı iddiaları ortaya atılmıştır (Özbil, 2021). Bu durum, Çin’in kıtadaki prestijini ciddi şekilde zedelemiş ve yapılan yardımların yeni bir kolonizasyon (new-colonialism) taktiği olduğu konusunda tartışmalara yol açmıştır.
Diğer bir yandan, Türkiye’nin Afrika kıtasına yaklaşımı çok daha farklı olmuştur. Çin kadar büyük bir ekonomiye sahip olmasa da yaptığı insani yardımlarla kıtaya yeni bir soluk getirmiştir. Dayatmalardan uzak, insan odaklı bir politika benimsemiştir. Soğuk Savaş sonrası küreselleşen sorunlar, artan dış borç krizleri, iki kutuplu dünya yapısının ortadan kalkması gibi nedenler devletleri birbirlerine bağımlı hale getirmiştir. Türkiye, özellikle 2000’li yılların başından itibaren Afrika kıtasına büyük bir açılım süreci başlatmıştır. Elçilikler, THY, TİKA, Maarif Vakfı, Türk dizileri ve STK’lar sayesinde kıtada önemli bir konuma sahip olmuştur. Çin, Fransa ve Rusya gibi rakiplerinin aksine sadece kıta liderleriyle değil kıta halkıyla da samimi ilişkiler geliştirmeyi amaçlamıştır. Türkiye yumuşak güç uygulamasını daha çok insani yardımlar ve kültür enstrümanlarıyla yapmaktadır. Özellikle Yunus Emre Enstitüleri, tarihsel diziler ve yapılan yardımlarla kıta ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştır. Ülkelerin içişlerine müdahale etmeden ve baskı yapmadan bunu gerçekleştirmiştir. Kıtada bulunan elli dört ülkeden yirmi sekiz tanesinin İslam İşbirliği Teşkilatında yer alması da Türkiye ile kıta ülkeleri arasındaki ilişkilerin olumlu yönde gelişmesini sağlamıştır. Bu durum, sosyal, kültürel ve dini açıdan birçok ortak noktada buluşmalarına zemin hazırlamıştır. Yapılan diyalogların ‘‘Eşit Ortaklık Eşit İletişim’’ üzerine kurulması, Türkiye’nin kıta liderleriyle olumlu bir siyaset geliştirmesine olanak sağlamıştır.
Türkiye kıta ülkelerine ve liderlerine büyük önem vermektedir. Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrika kıtasına yaptığı ziyaretlerden sonra, kıtayı en fazla ziyaret eden lider unvanını kazanması buna örnek olarak verilebilir (54 ülkeden 30’unu ziyaret etmesi ve toplamda 54 ziyaret gerçekleştirmesi). Nitekim tüm bu açılımlar olumlu sonuçlar vermiştir. Türkiye’nin 2002’de Afrika’da 12 adet olan büyükelçilik sayısı 2022 yılı itibariyle 44 büyükelçiliğe ulaşmıştır. Afrika ülkelerinin ise 2008 yılının başında Ankara’da bulunan büyükelçiliklerinin sayısı 10 adet iken, bugün bu sayı 37’ye ulaşmıştır. Açılan büyükelçilikleri TİKA, THY ve Maarif vakfı izlemiştir. Bu durum, Türkiye’nin Afrika kıtasına büyük bir insani diplomasi ağı kurduğunu göstermektedir. Türkiye’nin etkili olarak kullandığı diğer yumuşak güç enstrümanı ise kültür politikalarıdır. Kıtada bulunan 24 Türk Maarif Vakfı okulunun yanı sıra, 30’a yakın TİKA ofisi ve 10 Yunus Emre Enstitü ofisi hizmet vermektedir. Bu kurumlar aracılığı ile Türkiye’de halihazırda 4 bin 403 Afrikalı öğrenci eğitim almaktadır. Son 10 yılda 54 Afrika ülkesinden 314 binden fazla öğrenci eğitim almak için Türkiye’yi tercih etmiştir. Bu öğrencilerin yaklaşık 13 bin 982’si burs imkanlarından faydalanmaktadır. Bu insaniyetçi politika ile güçlenen ilişkilere en somut örnek gelişen ekonomik ilişkiler olmuştur. Türkiye’nin Afrika kıtasına toplam ticareti 2003 yılında 5,4 milyar dolar iken, 2022 yılı itibariyle bu rakam 27 milyar dolara ulaşmıştır.
Son dönemde daha faal hale getirilen TİKA, Türk Maarif Vakfı ve Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlar aracılığı ile kıta halkıyla bağ kuran Türkiye, Türk STK’ların yapmış olduğu insani yardımlarla bu bağları her geçen gün arttırmaya devam etmektedir. Ancak Türkiye’nin son dönemlerde Afrika’ya yaptığı savunma sanayi atılımları bazı Batı ülkeleri tarafından eleştirilmiştir. Özellikle yakın zamanda Etiyopya’ya İHA-SİHA satışının gerçekleştirilmesi ülkede karışıklığa sebep olmuştur. Türkiye’nin Etiyopya hükümeti ile birlikte TİGRAY halkına karşı soykırım yapmaya hazırlandığı iddia edilmiştir. Tüm bu eleştirilere rağmen, Somali’ye ve Libya’ya karşı yürütülen barışçıl politikalar diğer Afrika ülkeleri için Türkiye’ye duyulan güveni arttırmakta ve müttefik olarak referans alınmaktadır. Halihazırda Türkiye, Kuzey Afrika ülkeleriyle tarihsel ve dini geçmişi sayesinde, Sahra Altı ülkeleriyle ise insani yardım ve kültür politikaları yardımıyla ikili ilişkilerini sürdürmeye devam etmektedir.
Devletlerin yumuşak güç politikasıyla ikili ilişkilerini geliştirmelerinin temel şartı bu politikalarını uzun vadeli uygulamasıdır. Bu durum devletlerin politika manevralarını kısıtlamakla birlikte devletlerin ikili ilişkilerinin temelinin sağlam olmasını mecburi kılar. Yumuşak güç politikasının etkisi net bir şekilde ölçülemediği için bunun ölçümü yapılamamaktadır. Öngörülemeyen ve ölçülemeyen bu politikalar kısa vadeli ilişki hedefleyen ülkeler için etkili bir politika olarak görülmemektedir.
Mustafa AKYÜZ
Kaynakça
Çavuş, T. (2012).Diş Poli̇ti̇kada Yumuşak Güç Kavrami ve Türki̇ye’ni̇n Yumuşak Güç Kullanimi.Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi.
Kabasakal, M. Afrı̇ka’dakı̇ Küresel Rekabette Yumuşak Güç Kullanımı: Çı̇n Örneğı̇, T.C.Başbakanlık
Yurtdışı Türkler Ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Uzmanlık Tezi.
Karaoğlan, M. (2018), Afri̇ka’da Yumuşak Güç: Kültür, Si̇yasi̇ Değerler ve Diş Poli̇ti̇ka Bağlaminda Çi̇n Örneği̇, Route Education and Social Science Journal.
Mead, N. V. (2018, Temmuz 31). The Guardian. https://www.theguardian.com/cities/2018/jul/31/china-in-africa-win-win-development-or-a-new-colonialism adresinden alındı
Özbil, Ö. F. (2021, Kasım 30). Independent Türkçe. ttps://www.indyturk.com/node/441836/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/%C3%A7in-ugandan%C4%B1n-havaliman%C4%B1na-el-koyacak-m%C4%B1) adresinden alındı
Özerdem, A. (2016). ”İnsaniyetçilik ve Türk Dış Politikası”.Uluslararası İlişkiler. Cilt:13, Sayı 52,s.129-149.
https://www.mfa.gov.tr/turkiye-afrika-iliskileri.tr.mfa.
https://setav.org/assets/uploads/2020/10/R172.pdf.