Hayatta kalma mücadelesi veren bu insanların hepsinin ortak özellikleri savaş, ölüm, kayıp travmasından sonra yeni bir yaşam inşa etmeleri.
Suriye’de baş gösteren iç savaş sonrası ülke dünyanın birçok yerinde üzerine konuşulan, tartışılan, araştırılan bir konumda on yılı aşkın süredir. Suriye krizi 2011 yılından günümüze bir iç savaşa dönüşmüş ve giderek daha da kaotik bir hale gelmiştir. Bugüne kadar ise henüz barış gelmemiştir (Canyurt, 2018). Suriye’de yaşanan çatışmaların çözümü, barışın inşasının ne zaman ve nasıl mümkün olacağı gibi birçok mesele tartışılagelirken ülkeye dair en önemli gündem Suriyelilerin can güvenliği, insani yardıma dair duydukları ihtiyaç, göç etmek zorunda kaldıkları ülkelerdeki statüleri, yaşam koşulları, hayata entegrasyonu olarak sıralanabilir.
Suriyeliler ülkelerinde çatışmaların durduğu bölgelerde kimisi çadır kentlerde kimisi briket evlerde kimisi şehirde binalarda kimisi yetim kamplarında hayatta kalma mücadelesini sürdürüyorlar. Hayatta kalma mücadelesi verdikleri tüm bölgelerin kendine has sorunları ve çözümleri var. Hayatta kalma mücadelesi veren bu insanların hepsinin ortak özellikleri savaş, ölüm, kayıp travmasından sonra yeni bir yaşam inşa etmeleri.
Savaşlar sosyal dokunun, ekonominin, kültürel yapının kasıtlı olarak tahrip edilmesidir. Savaşın psikolojik etkileriyle ilgili evrensel bir tepkiden bahsetmek mümkün değil. Her bireyin biricikliği savaşa karşı geliştirilen psikolojik tepkilerde de bireysel farklılıkların olmasında etkilidir (Kızmaz ve Summerfield, 2017). Kapsam ve şiddetine göre savaşlar, bireysel ve kitlesel yaşama son verdiği gibi savaştan kurtulan bireylerde uzun süreli fiziksel ve ruhsal sorunlara neden olmaktadır (Bilen ve Kıran, 2020).
Suriye’de savaşın psikolojik etkilerine dair verilerin değerlendirilmesinde savaşın hala sürüyor olması bu etkilerin görülmesini engelleyici bir faktör.
Savaş sonrası ortak fizyolojik tepkileri, insanların yardım arama konusundaki kendilerini ifade etme biçimleri olarak gören araştırmalar mevcuttur. Savaşın psikolojik etkileri ile ilgili Amerika iç savaşından sonra son yirmi yıldır bir literatür oluşturulmaya çalışılsa da sivillere yönelik literatür çok kısıtlı. Savaş sonrası psikolojik sorunlarla ilgili mevcut literatür Travma Sonrası Stres Bozukluğu başlığı altında şekillense de toplama kampı sendromu, hayatta kalma sendromu, savaş nevrozu gibi alt başlıklar ve kesin ifadeler de mevcut (Kızmaz ve Summerfield, 2017).
Savaş sonrası yaşanan psikolojik etkilerin doğru bir biçimde aktarılabilmesi için bireyi tanımak için geliştirilen teknikler ile bir çalışma yapılması gerekmektedir. Bu etkileri aktarabilmek için bilgi kaynağı olarak bireyin kendisini anlatması ilkesine dayalı görüşme, anket, envanterlerden; bireye yönelik başkalarının aktardığı gözlem ve envanterlerden; bireyin tepkilerinin gözlemlenmesi, ölçülmesi ve değerlendirilmesine yarayan projektif ölçme araçlarından yararlanılmalıdır (Erözkan, 2014).
Suriye’de savaşın psikolojik etkilerine dair verilerin değerlendirilmesinde savaşın hala sürüyor olması bu etkilerin görülmesini engelleyici bir faktör. Zira TSSB belirtileri savaştan kurtulanların ilgilendiği veya önemli gördüğü belirtiler olmayıp epifenomenaldir. İnsanlar yokluk ve tehdit karşısında canlı ve etkili kalmaya çalışmaktadır (Kızmaz ve Summerfield, 2017).
Toplumsal olarak karşılıklı destek ve problem çözme stratejileri sergilenmektedir.
Türkiye, sınır hattını terör unsurlarından koruyabilmek için BM Sözleşmesi’nin 51. Maddesinde yer alan “meşru müdafaa” hakkını kullanarak Türkiye-Suriye sınırında bazı bölgelere harekât uygulamıştır. Türkiye bu harekatlarda bölgeyi teröristlerden temizlemeyi ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün gözetilerek ülkede istikrarın yeniden oluşturulmasına katkı sağlamayı amaçlamıştır. Harekât bölgelerinde ticaret canlandırılmaya; çocukların okula devam etmesini sağlanmaya; yıkılan, terk edilmek zorun kalınan evlerde, çadırkentlerde ya da briket evlerde bir yaşam kurulmaya çalışılmaktadır. Toplumsal olarak karşılıklı destek ve problem çözme stratejileri sergilenmektedir. Bu durum da travma sonrası stres belirtilerinde koruyucu bir faktör olup travma sonrası büyümenin yaşanabilmesinde önemli bir etken.
Yardım kurumları, ortada bir yangın var ve bu yangından ne kurtulabilirse düşüncesiyle mümkün olduğunca çok kişiye yardım eli uzatmaya çalışmaktadırlar. Bu sebeple çalışmalarında bazı konulara öncelik verirken bazı konular göz ardı edilebilmektedir. Bölgede STK’lar çadırlardan ziyade briket evlere geçilmesi konusunda hemfikir. Briket evlere geçiş konusunda genel kanı, bu evlerin aile yaşantısına daha uygun olması ve evlerde mahremiyetin sağlanabilmesi. Savaşın ilk yıllarında yerlerinden edilen kişilerin barınma ihtiyaçlarını karşılamak üzere kamp alanı çalışmaları başlamıştır. Göçün ilk evresinde çadır kampların kurulumu yapılmıştır, 2020 Mart ayında kararlaştırılan ateşkes ile göç hareketinin durmasıyla bölgede AFAD Başkanlığı koordinesinde ulusal sivil toplum kuruluşları ile briket ev yaşam alanlarının kurulmasına başlanmıştır. Bu süreçte bizzat Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konunun hassasiyetine binaen göstermiş oldukları duyarlılıkları ve bu minvalde kararlaştırılmış olduğu üzere, İdlib bölgesinde AFAD Başkanlığı ve Ulusal STK’lar tarafından briket ev kurulumu çalışmaları yapılmış olup yaklaşık 22.000 aile bu evlere yerleştirilmiştir (AFAD Başkanlığı-2021).
“Psikososyal” terimiyle ifade edilen birbirini etkileyen ilişkiler zinciri içerisinde yer alan bireysel psikoloji ve sosyal durumdur. Psikososyal destek bireysel talebe bağlı olmaksızın, bireyden topluma ulaşmayı amaçlanmakta olup ilgili grupların iyi oluşlarını yükselten ve mağduriyetlerinin azalmasını hedeflenir; risk önleyici ve yok edici niteliğe sahiptir. Bu açıdan klasik psikolojik danışmanlıktan daha geniş bir bilgiye ihtiyaç duyulur ve etki alanı daha geniştir. Psikososyal destek, iyileştirme sürecinde muhataplarını rahatlatmak, yönlendirmek, olumsuzluklarla başa çıkma yöntemlerini öğretmekle toplumun kendi normaline dönmesine yardımcı olur. Böylelikle bireylerin değişen koşullar sonucu artan gerilimlerinin azaltılmasında ve sosyal huzurun sağlanmasına da katkıda bulunur. Bu anlamda toplumu bir arada tutan etmenlerin kuvvetlendirilmesinde bir araç olarak da düşünülebilir (Aydın, 2014).
İnsani yardım kurumlarının yürütmüş olduğu psikososyal destek çalışmaları ile ilgili literatür oldukça kısıtlı. Kurumlar hem bu çalışmalara öncelik ve ağırlık verememekte hem de bu çalışmalarını raporlamakta da zayıf kalmakta. Oysa acil durumlarda ruh sağlığı ve psikososyal destek değerlendirmelerinin yapılması (a) acil durumun anlaşılmasını; (b) ruh sağlığı ve psikososyal esenliğe yönelik tehditlerin ve kapasitelerin analiz edilmesini; (c) bir müdahalenin gerekli olup olmadığını ve gerekliyse müdahalenin türünün paydaşlarla birlikte belirlenmesi için gereken kaynakların incelenmesini sağlar (IASC, 2007).
Savaşlar şahsi bir deneyim olmamakla birlikte ortaya çıkardığı acılar toplumsal bir bağlamda çözümlenir.
Savaşlar şahsi bir deneyim olmamakla birlikte ortaya çıkardığı acılar toplumsal bir bağlamda çözümlenir. Savaşlarda yaşanan ve insanların maruz kaldığı vahşette hissedilenler, doğaüstü, dini ve politik nedenselliğe dair yüklemeler onlara atfedilen sosyal anlamlardır. Bu yaşanılanları ve başlarına gelenleri akıl almaz olarak nitelendirip krizlerle baş edilirken bilinen geleneksel yöntemlerin işe yaramaz olduğu düşüncesine kapılmış ve savaş sürecinde dehşete düşürülmüş toplumun üyeleri özellikle kendilerini çaresiz hissetmekte ve ne yapacaklarını bilememektedirler. Savaş sosyal dokuyu hedeflediği zaman toplum yapıları, destek ve uyum kaynağı sağlama gibi alışılmış rollerini yerine getiremeyebilir. Terör güvensizliğe neden olur ve bu da amaçlandığı gibi toplulukları daha fazla zayıflatır. Böylece toplumsal kriz veya yıkım durumlarında zararlı etkileri olan korunmasız kalmış kadınlara şiddet, alkol kullanımı, hayatını sürdürebilmek uğruna fuhuş yapmak sonuçlar doğurabilir (Kızmaz ve Summerfield, 2017).
İnsani yardım kurumları savaşın zedelediği sosyal dokunun iyileştirilmesi için de çalışmaktadırlar. Kurdukları yaşam alanlarında kişilerin güvensizlik hissinden kurtulmaları, korunma altına alınabilmeleri, sosyal hayatın bölgenin kültürüne göre devam ettirilebilmesi gibi birçok hususa dikkat etmektedirler.
En nihayetinde bir toplum savaşın etkisinden yardım alan olarak veya hasta olarak değil aktif vatandaşlar olarak kurtulur.
İnsanlar, her şeyi mutlaka savaş öncesi durumuna getirmeyi hedeflememekte; pek çoğu bir şeylerin değişmiş olduğunu ve kendilerinin de buna adapte olmaları gerektiğini kabul etmektedir. En nihayetinde bir toplum savaşın etkisinden yardım alan olarak veya hasta olarak değil aktif vatandaşlar olarak kurtulur. Yapısal eksiklik, vatansızlık ve çalışılabilir işlerin eksikliği çoğunlukla hayatların yeniden inşasını sürüncemede bırakır (Kızmaz ve Summerfield, 2017).
İş olanakları konusunda savaş bölgelerinin desteklenmesi ayrıca önemlidir. Bölgede iş olanaklarının neredeyse bittiği, üretimin tamamen durduğu, ticari hayatın küçük ölçekte de olsa devam ettiğini gözlemlenmiştir. Bölgede tarım ve hayvancılık faaliyetleri devam edememektedir. Bu konuda zaten coğrafi yapı nedeniyle az olan tarım arazilerine çadırkentleri kurmak zorunda kalmaları en önemli etkendir.
İş olanakları da dahil aile ve toplumdan yana olan her şey çocukların daha olumlu bir toplumsal gerçeklik kazanmalarına yardımcı olacaktır. Bazı savaşlarda, aile birleşmesi zorunlu bir önceliktir. Aile bağları ve diğer destekler çocuklar üzerindeki etkiyi azaltmada olumlu sonuç vermekte, ebeveyn ya da bakım verenlerin bu zor durumla baş edebilecekleri sürece çocukların da duygusal sağlıkları makul ölçüde bozulmadan kalabilmektedir (Kızmaz ve Summerfield, 2017). Çadırkentlerde yaşayan çocukların aile birliği bozulmamış olsa bile karşı karşıya kaldıkları başka sorunlar olabilmektedir. Örneğin kimi çocuk doğduğundan beri çadırlarda diğer ailelerle iç içe yaşadığı için mahremiyet bilinci geliştirememektedir.
Eğitim kamplarında ya da yetimhanelerde çocuklara yönelik psikososyal destek çalışmaları öncelikli olmasa da yürütülebilmekte. Ancak engelli çocuklar özelinde çalışmalara öncelik verilememekte. Kamplar engelli bireylerin yaşayabilmesi için elverişsizken bu bireyler eğitim imkanlarına da erişememekte. Ayrıca kamplar ve yetimhaneler çocukların mahremiyetlerinin korunmasında yetersiz kalabilmekte. Bölgeye yardım çalışmasına ya da ziyarete gelen kişilerle çocuklar hemen temas kurmaktalar. Bu durumun çocuklar açısında olumlu olduğu kadar olumsuz yanları da var. Ziyaret edilen çocuklar bir yandan sevgi ihtiyaçlarını kısa vadeli olsa da ziyaretçilerle iletişime geçerek karşılamakta ancak kısa vadeli ziyaretlerde çocuklar beklentiye girebilmekte. Bu nedenle ziyarete gelen kişilerin çocuklarla iletişim konusunda bilinçlendirilip çocukların talepte bulundukları sevgiye karşılık verirken sınırları da koruyabilmesi gerekmektedir.
Savaşla ilgili konular çocukların konuşmaları ve oyunlarında da belirgin bir şekilde görülür: çoğu için bu çevrelerindeki olayları anlamlandırma biçiminin bir parçasıdır ve travma sonrası bir problem değildir. Yine de öğretmenlerle, sağlık çalışanlarıyla veya içinde bulundukları toplumdaki diğer kişilerle bağlantı kurmak, tükenmiş ve işlevsiz halde kalmış azınlığın tanınmasına ve ele alınmasına yardımcı olabilir (Kızmaz ve Summerfield, 2017).
Bölgede dönemsel ateşkesler olsa da savaşın hala devam etmesi, insanların can güvenliğinin hala sağlanamaması, yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar sürse de kimi zaman alevlenen çatışmaların bu duruma engel olması, sağlık imkanlarına erişimin kısıtlı olması gibi birçok durum psikososyal destek çalışmalarına öncelik verilmesini engellemektedir. Savaşın devam ediyor olmasından ve bölgedeki insanlarla bireysel gözlem, görüşme, anket çalışmalarının yetersiz kalmasından dolayı bölgedeki psikososyal durumla ilgili veri sunulmasını zorlaştırmaktadır.
Şevval Uçar
Kaynakça
Aydın, D. (2012). Afet Sonrasi Psi̇kososyal Destek Uygulamalari. İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi, 1-9.
Bilen, D , Kıran, B . (2020). Suriyeli Mültecilerin Çeşitli Travmatik Yaşantıları Nasıl Deneyimlediklerine Göre Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Yaşam Doyum Düzeylerinin İncelenmesi . OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi , 15 (26) , 3965-3987 . DOI: 10.26466/opus.658813
Bozkurt, Ö. (2021). Evaluation of the works carried out by the Directorate of Disaster and Bozkurt, Önder. (2021). Evaluation of the works carried out by the Directorate of Disaster and Emergency Management (AFAD) in the Syrian crisis in the context of humanitarian diplomacy activities that Turkey prioritizes in foreign policy: Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığınca Suriye krizinde yürütülen çalışmaların Türkiye’nin dış politikada öncelediği insani diplomasi faaliyetleri bağlamında değerlendirilmesi. Journal of Human Sciences, 18(2), 266–281. https://doi.org/10.14687/jhs.v17i2.6171
Canyurt, D . (2018). Kazananı Olmayan Savaş “Suriye İç Savaşı”: Neden Bitmedi, Barış Nasıl Gelebilir? Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi , 14 (4) , 1103-1120 . DOI: 10.17130/ijmeb.2018445672
Dawes A. The effects of political violence on children: a consideration of South African and related studies. Int J Psychol. 1990;25:13–31.
Erözkan, A. (2014). Psikolojik danışma ve rehberlikte test dışı teknikler. Ankara: Mentis Yayınevi.
Kuruluşlararası Daimi Komite (IASC) (2007). IASC Acil Durumlarda Ruh Sağlığı ve Psikolojik Destek Kılavuzu. Cenevre: IASC
Kızmaz, E. Ve Summerfield, D. (2017). Savaş ve Akıl Sağlığı, İNSAMER. https://insamer.com/tr/savas-ve-akil-sagligi_976.html
Pekşen Akça, R , Aydoğdu, F . (2021). Mülteci Çocukların Resimlerinde Oyun Algısı . MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi , 10 (1) , 58-69 . DOI: 10.33206/mjss.732457
Polat, D. Ş. (2020). Türkiye’nin Suriye’nin Kuzeyindeki Askerî Harekâtının Amaçları ve Sonuçları . Güvenlik Stratejileri Dergisi , 16 (33) , 53-96 . DOI: 10.17752/guvenlikstrtj.719968
Raphael B, Meldrum L, McFarlane A. Does debriefing after psychological trauma work? BMJ. 1995;310:1479–1480.
Summerfield D. A critique of seven assumptions behind psychological trauma programmes in war-affected areas. Soc Sci Med. 1999;48:1449–1462.