Geçtiğimiz pazartesi günü Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, iklim değişikliği konusunda Mısır’ı tebrik eden bir açıklama gerçekleştirdi. COP27’de ev sahipliği yapan Mısır’ın bu noktada önemli bir ortaklık kurulması gerektiğinin de vurgusu yapıldı. Öncelikle COP27’ nin içeriğine daha detaylı değinirsek; küresel ısınma, iklim değişikliği, karbon emisyon salınımı vb. durumları düşürmeye yönelik devletlerin bir araya gelerek çözümler üretmeye çalışan bir kuruluş olarak karşımıza çıkmaktadır. Böyle bir kuruluşun dünya kamuoyunda önemli yer edinmesi gerektiği kanısındayım. Lakin yapılan çalışmaların başarılı olunamadığı da bir gerçek vardır. Bu iklim krizi zirvesinin diğer iklim toplantılarından ayıran önemli noktası Afrika ülkelerini dikkat çekip en savunmasız bölge olarak ilan edilmesidir. Son COP zirvesinin Kuzey Afrika’nın önemli devletlerin başında olan Mısır’da gerçekleşmesi ayrı bir önem taşımaktadır.
Mısır’da gerçekleşen bu iklim zirvesinde ise dikkat çeken konuların başında siyasi çalkantıların hüküm sürdüğü Mısır hükümeti gelmektedir. Bu noktada zirvenin önünde ciddi engel teşkil edeceğine dair analizler oluşmuştur. Sınırlamaların ve kısıtlamaların hüküm sürdüğü ülkede iklim aktivistlerinin ne denli rahat hareket edebileceği de tartışma konusu oldu. Ayrıca bir önceki zirvede alınan kararların yavaşlığı tartışılırken burada hukuki zeminin eksikliği ile karşılaşılan bir devlette ne kadar istenilen başarı elde edilebilir sorusunu da ortaya çıkarıyor. Bugüne kadar yapılan birçok zirvede istenilen seviye düşürülemeyen hedefler bulunmakta. COP çalışmalarında ise aynı durum ortadadır. Bu zirvede alınan kararların başında iklim finansmanı dikkat çekildi. Özellikle sanayi kirliliğinin yüksek olduğu ülkelerin sebep açtığı hasarlar, ilk olarak savunmasız konumda olan Afrika ülkelerini etkilemektedir. Yaşanılan bu tahribatın çözüme kavuşturulması için iklim finansmanının gelişmesine vurgu yapıldığı görülmektedir. Alınan kararlar Şarm El-Şeyh planında toplanarak iklim değişikliği ile ilgili mücadeleler hazırlansa da bağlayıcılığı olmaması sorunun çözüm odaklı bir yaklaşım olmadığı söylenebilir. Ayrıca ekonomik olarak zayıf devletlere sağlanacak olan fonun nasıl olması gerektiği de kesin olarak sonuç bulmuş değil. Bir önceki alınan COP zirvesinde fosil yakıtların düşürülmesi noktasında da beklenen sonucun olmadığına dikkat çekilerek Afrika ülkelerinde yaşanan iklimsel değişikliğin başlıca sorununa vurgu yapılmıştır. COP27’nin Rusya-Ukrayna krizinin ardından toplanılması güncel sorunlarında masada tartışılmasına olanak sağladı. Savaşın yaşattığı ağır tahribat sadece Ukrayna ve Rusya’da olmadığını tüm bölgelere de gıdadan iklim alanına kadar olumsuz bir durum taşıdığının zirvede dikkati çekilmiştir. Türkiye’nin de zirvede yer aldığına dikkat çekerek ülkenin iklim krizi noktasında Emisyon Ticaret sisteminin uygulamaya geçilmesi noktasında bir vurgusu görülmüştür. Bu noktada Emisyon Ticaret sisteminin sağlıklı işleyebilmesi için piyasa istikrarının çözüme kavuşturulması gerekmektedir. (https://webdosya.csb.gov.tr/db/destek/icerikler/full_taslak-20191127113907.pdf)
Sonuç itibariyle COP27 zirvesinin Mısır’da yapılması dikkat çeken detayın başında gelmektedir. Zirvede alınan kararlarında uygulamaya geçilmesi bir önceki zirvelerde görülüğü gibi zor olabilir. Bu durumun en büyük nedeni karbon emisyonunun yüksek olduğu ülkelerin emisyon oranını düşürememesi gelmektedir. Ayrıca zayıf ülkelere sağlanacak olan iklim fonun planlamasının da yapılamamış olması bu duruma en büyük engellerin başında gelmektedir. Mısır perspektifinden ise zirveye yönelik önemli çalışmalar yapıldığı görülmektedir. Ancak güvenlik konusunda sıkı tedbirler alması göze çarpan önemli bir detaydır. Bu durumda özellikle başta da nitelenen iklim aktivistlerinin bu durumdan rahatsızlık ve endişe duymasına neden olmuştur. Bilhassa ülkede halen daha darbe yönetiminin olması alınan kararların çözüme ulaşmasında da engel teşkil edebilir. Örneğin birçok medya düşünürlerin kısıtlamaya tabii olması iklim konusunda fikir beyan edilmesi zor olabilmektedir. Özellikle hükümete karşı yapılan iklim sorunları durumu daha da karmaşık bir hale sokabilmektedir., Fakat bu düşüncelerin aksine Danimarka Başbakanı Frederiksen, Mısır’ın 2022 yılı yürütmüş olduğu COP27 zirvesinde başarılı bir süreç işlediğine dikkat çekmiştir. Mısır’ın iklim değişikliği ortaklıkları konusunda ilham verici bulan Frederiksen sorunları çözmeye yönelik önemli bir adımın olduğu söylemektedir. Bölge içinde Mısır’ın öncü rol oynamasına dikkat çekilerek Mısır’ın birçok alanda güçlü olduğu sinyali verildi. Tüm bu düşüncelerin arkasındaki sebebe bakacak olursak iki ülke arasında başta göç sorunu olmak üzere ortaklık yapıldığı görülmektedir. En nihayetinde ülkelerin ortak çıkarlar doğrultusunda hareket ettiği değişmez kural olarak karşımıza çıkar. Bu çıkarlar doğrultusunda ideolojiler ne olursa olsun ortak çıkar ve sorunların çözüme kavuşturulması noktası aynı masaya oturulması muhtemel gerçektir. Lakin bu gerçeklerin dışında siyasi istikrarsızlığın hüküm sürdüğü Mısır’da her şey normal akışında gösterilmesi uluslararası arenaya yakışmamaktadır. Henüz çözüme ulaşmayan yeşil enerji ve iklim sorununu Mısır hükümetince başarılmış gösterilmesi ortaya ciddi çelişkiler bırakmaktadır.
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Divan Araştırma ve Eğitim Derneği’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.