2019 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti, İtalya, Mısır, Yunanistan, İsrail ve Ürdün’ün katılımıyla Doğu Akdeniz Gaz Forumu kurulmuştur. Bölgedeki petrol ve hidrokarbon yataklarının, özellikle de çıkarılması muhtemel doğal gazın bir ticaret ağı vasıtasıyla piyasaya arz edilmesi amacıyla bir araya gelen bu devletler, enerji rezervlerini başta Avrupa iç pazarı olmak üzere çeşitli noktalara ulaştırmayı hedeflemektedir. Ancak planlanan proje ve taslaklar, bölgesel diplomaside kritik bir role sahip olan Türkiye Cumhuriyeti’ni dışlayarak etkili olmaktan uzaktır. Avrupa iç pazarına sunulan birçok enerji koridorunu topraklarında barındıran Türkiye hem alternatif bir güzergah hem de Doğu Akdeniz üzerinde pay sahibi olduğu alanlarla doğrudan bir partner konumundadır. Bu konuda en somut örnek malum oluşturulması planlanan “EastMed Pipeline” projesinde görülmektedir. Proje için planlanan rotanın her ne kadar hala daha ihtilaflı olsa bile, Türkiye’nin iddia ettiği Münhasır Ekonomik Bölge’yi ihlal etmesi somut adımların atılmasını zorlaştırmış ve proje yürürlüğe girememiştir. Bölgede İsrail gazının potansiyel ulaşımının daha muhtemel olması ise İsrail gazının diğer ülkelere nazaran iç tüketimini karşılayacak ve akabinde cari fazla oluşturarak ihracat devamlılığı sağlayabileceği öngörüldüğü içindir. Özellikle İsrail’in Tamar ve Leviathan isimli yeni enerji sahalarında, ardından bölgede ihracat katkısında bulunabilecek düzeyde yaklaşık 800 milyar metreküplük doğalgaz keşfi gerçekleşmiştir. Ancak son yıllarda iç karışıklıklardan nasibini alan İsrail, enerji politikasında şu an için bir öncelik belirleyemeyecek gibi görünmemektedir ve bölgenin en önemli aktörlerinden biri olan Türkiye’nin de söz konusu örgütlenmeye dahil edilmemesi mevcut durumda bir sonuca varma olasılığını azaltmaktadır.
Yazan: Mehmet Ali Akdağ
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Divan Araştırma ve Eğitim Derneği’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.