Erdoğan’ın Mısır Ziyareti ve Türkiye-Mısır İlişkilerinde Yeni Dönem

12-13 Şubat 2024 tarihinde Erdoğan’ın Mısır ziyareti ve 12 yıl aradan sonra devlet düzeyinde gerçekleşen ilk ziyaret olması ikili ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcını işaret etmektedir. 2013 yılında Mursi iktidarının devrilmesi ile birlikte ilişkilerin kesintiye uğramasının ardından bölgesel gelişmelerde karşıt taraflarda yer alan iki ülkenin devlet başkanları düzeyindeki bu görüşmesi sadece Türkiye-Mısır ilişkilerinde değil bölgesel gelişmelerde önemli değişimlerin ve dönüşümlerin de tetikleyicisi olma potansiyeline sahiptir.

Türkiye ve Mısır ilişkilerinde normalleşme süreci Türkiye’de yaşanan 6 Şubat depremi sonrası dışişleri bakanları düzeyinde ardından 2022 Katar Dünya kupasında Erdoğan ve Sisi’nin görüşmesi ile ilk işaretleri verilmiştir. Tarafları yeniden görüşmeye iten sebepler ise şüphesiz bölgede yaşanan jeopolitik gelişmelerdir.

Özellikle Biden dönemi ABD’nin Ortadoğu politikaları ve Türkiye’nin Körfez ülkeleri başta olmak üzere normalleşme başlatması Türkiye-Mısır ilişkilerinde olumlu atmosferin temel sebeplerini oluşturmuştur. Sudan’da yaşanan iç çatışmalar, Libya’da istikrarlı bir yönetimin kurulamaması, Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler, Etiyopya’nın iddialı politikaları, Ukrayna savaşı ve son olarak da İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları bölgenin önemli iki gücü olan Türkiye ve Mısır’ın ikili ilişkileri geliştirmesindeki diğer etkenlerdir.

Mısır etrafında yaşanan büyük çaplı çatışmalar ve krizler ülkenin başta ekonomisi olmak üzere birçok noktada zorlanmasına neden olmuştur. Özellikle Etiyopya ile yaşanan Nil krizi, Mısır ekonomisi için vazgeçilmez bir öneme sahip olan Nil Nehri üzerindeki söz hakkını azaltmaktadır. Sudan’da yaşanan iç savaş sonrasında gerek Mısır’a yönelik mülteci hareketliliği gerekse de devlet düzeninin sarsılması sonrası ortaya çıkacak derin krizler Mısır’ı derinden etkileyebilecektir. Libya’da yaşanan istikrarsızlık Mısır ekonomisinde kayıp ve güvenliği için de ciddi tehdit oluşturmaktadır. Benzer şekilde Gazze’de yaşanan insanlık dramı da Mısır için çözülmesi gereken bir noktadır.

Tüm bu gelişmelere bakıldığında Mısır için coğrafyanın zorlu bir sınava dönüştüğü görülmektedir. Bu zorlu sınavı aşmak içinse Mısır’ın Türkiye ile ortak çıkarları ve karşılıklı işbirliği imkanları bulunmaktadır. Bahsedilen çatışma bölgelerinde Türkiye ile ortak bir strateji belirlenmesi veya uyumlu hareket edilmesi halinde Mısır için önemli krizlerin çözülmesi mümkündür. Başta Sudan olmak üzere belirli kriz bölgelerinde Türkiye ile Mısır arasında uyum sağlanması ve işbirliği içerisinde hareket edilmesi çatışmaların çözülmesi için en muhtemel alternatif olarak görülebilecektir.

Ekonomik açıdan bakıldığında ise Mısır ve Türkiye’nin ortak çıkarları da söz konusudur. Mısır ekonomisinin yüksek borçlanma içerisinde olması ve ülke hayat pahalılığının artmasını tetiklemiş ve Ukrayna savaşı sonrası dünya çapında yaşanan gıda krizinden en çok etkilenen ülkelerden biride Mısır olmuştur. Mısır içerisinde bulunduğu bu zor süreci aşmak için Körfez ve IMF’den borçlar almakta ancak alınan borçların ekonomide olumlu bir etkisi görülmemektedir ve sonuçta Mısır’ın borçlanması 2014-2021 yılları itibarıyla 392 Milyar dolara yaklaşmış durumdadır.

Türkiye’de ekonomik olarak zor zamanlardan geçmektedir. İhracata dayalı yeni bir ekonomik model ortaya koyan Türkiye yeni pazarlara açılmak istemekte ve ihracatı artırarak dış ticaret açığının kapatılmasını hedeflemektedir. Bunun için Afrika önemli imkanlar sunan bir pazardır ve Türk iş adamaları kıtada yatırım yapmaya isteklidir. Mısır ise Türkiye’nin kıtadaki en büyük ticaret partneridir. Bu nedenle Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkilerin gelişmesi durumunda Mısır ihtiyaç duyduğu yatırımcıları bulabilecek Türkiye ise ekonomik modeline dayalı ticaret hedeflerine ulaşabilecektir.

Ek olarak Türkiye’nin savunma sanayindeki gelişmeleri ve tecrübesi sonrasında ortaya çıkan ürünler Mısır ile paylaşılabilir. Bu durum silah envanterini çeşitlendirmek isteyen Mısır için göz ardı edilemeyecek bir imkandır. Zaten Türk savunma sanayinin ürünler Afrika pazarında ilgi ile takip edilmektedir. Fiyat ve çatışma sahalarında gösterdiği performans ilginin temel nedenleridir. Türkiye’nin silah ticaretine şu durumda eklenebilir, silah satılan ülkelere bir model ihraç edilmekte ve ülkelerin savunma ihtiyaçlarına daha spesifik cevaplar verilebilmektedir.

Türkiye-Mısır ilişkilerinde ekonomi önemli bir etken olma potansiyeli vardır ve iki ülke arasındaki ilişkiler normalleştikçe bahsedilen potansiyel daha rahat anlaşılacaktır. Nitekim ticaret kapasitesinin artması ve nitelikli ürünlerin karşılıklı ticareti iki ülke içinde önemli kazanımlar sağlayacaktır. Gerek Mısır’ın yabancı yatırımcı ihtiyacı gerekse de Türkiye’nin Afrika kıtasına yönelik hedefler düşünüldüğünde ilişkilerin geliştirilmesinin ekonomik olarak önemi ortaya çıkmaktadır.

Mısır’ın enerji noktasında LNG merkezi olma planları vardır ve bu planını gerçekleştirmek için ciddi yatırımlar yapmaktadır. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları Mısır için iç pazardaki ihtiyaçları karşılamada ve enerji ihracatında kullanılmak için büyük önem arz etmektedir. Doğu Akdeniz’de mevcut statüko göz önüne getirildiğinde Mısır’ın bahsedilen hedeflerine ulaşmasına uzak bir tablo ortaya çıkmaktadır. Deniz yetki alanlarının paylaşımı sürecinde Türkiye’yi göz ardı eden anlaşmalar ve oluşumlar bekleneni vermemiş ve paydaş devletlerin aleyhine işleyen bir sürece dönüşmüştür.

Türkiye-Mısır ilişkilerinde ki gelişme Doğu Akdeniz sorunu içinde bir çözüm ortaya koyabilir ve en uzun kıyıya sahip iki devletin konsensüs sağlaması bölgede adil bir paylaşımın önünü açabilecektir. Nitekim Mısır, Yunanistan ile yaptığı görüşmelerin sonucunda ortaya çıkan haritalarda ciddi bir deniz yetki alanını kaybettiği bilinmektedir ve ekonomik olarak zor günler geçiren Mısır için bahsedilen yetki alanı kaybı düşündürücüdür. Türkiye ve Mısır’ın karşıt pozisyonlarda yer almasına rağmen Doğu Akdeniz’de uzlaşıya varması iki ülkenin kazançlı çıkacağı bir alana dönüşmektedir.

Libya krizinde de iki ülkenin konumları benzer şekildedir. Karşıt tarafları destekleyen Türkiye ve Mısır, ortak payda da buluşma yeteneğine sahiptir çünkü iki ülkede Libya’da istikrarı desteklemekte ve devlet dışı silahlı aktörlerin tasfiye edilmesini istemektedir. Ortak hedeflere sahip olan iki ülkenin Libya’da birbirlerine karşı olan çekinceleri hakkında garanti vermesi durumunda kriz çözümü mümkün olacaktır. Aksi takdirde Sahel bölgesinde artan terör tehdidinin Libya’ya sıçraması ve istikrarsızlık ortamında hayat sahası oluşturması mümkündür. Bu durum başta Mısır olmak üzere bölge ülkelerinin tamamı için ciddi bir tehdit olacaktır.

Libya krizinin çözülmesi ve seçimler yapılarak istikrarlı bir yönetimin sağlanması durumunda ise hem Mısır hem de Türkiye, önemli kazanımlar sağlayacak ve iki ülkenin güvenlik tedirginlikleri de çözüme kavuşabilecektir. Libya’nın enerji kaynaklarının piyasalara başarılı bir şekilde girmesi durumunda ise iç savaş sonrası ülkenin yeniden inşası süreci öne çıkacaktır. Türkiye ve Mısır’ın yeniden inşa sürecindeki olası kazanımları iki ülke içinde göz ardı edilemeyecektir.

İkili ilişkilerde tarafların ortak pozisyon geliştirebileceği bir diğer bölge ise şüphesiz Gazze’dir. İsrail’in insanlık dışı eylemlerine maruz kalan Gazze’de kalıcı ateşkesi Türkiye ve Mısır desteklemektedir. İsrail’in Gazze’yi insansızlaştırmaya yönelik eylemleri ve Gazze’de yaşayanları Sina yönüne doğru itmesi Mısır için kabul edilemez bir durumdur. Bu nedenle krizin çözümünde iki ülkenin ortak bir duruş sergilemesi kritik bir gelişme olacaktır. Sudan yaşanan çatışmalarda ve Mısır’ın Etiyopya ile yaşadığı su krizinde Türkiye’nin arabulucu olması krizlerin çözümünü isteyen Mısır için önemlidir.

Sonuç olarak Erdoğan Sisi görüşmesi sonucunda ikili ilişkilerin normalleştirilmesi ve ilişkilerin geliştirilmesi taraflar için ciddi kazanımlar sağlayacaktır. Türkiye’nin normalleşme stratejisi altında Mısır ile ilişkileri geliştirmek istemesi ise kazan-kazan anlayışına dayalı olduğu görülmektedir. Bu kazanımlar ise jeopolitik ve ekonomik olarak iki başlık altında toplanabilir. Eğer bahsedilen normalleşme sağlanamaz ise bahsedilen krizler büyüyecek ve Mısır için varoluşsal tehditler oluşturmaya devam edecektir.

 

Kaynakça:

https://www.setav.org/normallesmeden-stratejik-ortakliklara-gidisin-son-halkasi/

https://www.setav.org/turkiye-misir-ilisiklerinde-yeni-donem-ve-afrika/

https://www.setav.org/turkiye-ve-misir-ortak-meydan-okumlar-ve-cikarlar-etrafinda-yeni-bir-donem/

https://www.setav.org/analiz-ortak-meydan-okumalar-ve-cikarlar-ekseninde-turkiye-misir-yakinlasmasi/

https://www.orsam.org.tr/tr/gazze-krizinin-cozumunde-turkiye-misir-ittifaki-ne-getirir/

https://www.orsam.org.tr/tr/son-donem-turkiye-libya-iliskileri-isiginda-bakan-fidanin-trablus-ziyareti/

https://www.orsam.org.tr/tr/turkiye-misir-is-birligi-ve-bolgesel-krizlere-cozum-arayisi/

 

Yazan: Mehmet Akif Uçar