Türk Devletleri Teşkilatı Siyasi Bir Güce Dönüşebilir mi?
Türk devletlerinin Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi ile başlayan yolculuğu,30 yılı aşkın bir süredeörgütleşme çabaları neticesinde Türk Devletleri Teşkilatı gibibir kurumsal yapıya bürünmüştür. Kurumsal gelişimine önem veren teşkilat, zirve toplantılarını ve alt komisyon çalışmaları düzenli olarak yürütmekte ve bu çalışmalarda Türk devletleri birbiriyle sosyo-kültürel, ekonomik ve siyasi alanlarda ilişkiler kurmaya ve geliştirmeye yönelik entegrasyon eylemleri planlanmaktadır. Temel hedefi Türk devletleri arasında kapsamlı bir işbirliğini sağlamak için hükümetlerarası bir yapı olarak kurulmuş olan teşkilat 2009 yılında imzalanan Nahçıvan Anlaşması ile Türk Konseyi halini almış, 2021 yılında İstanbul Zirvesi’nde alınan karar ile Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) adını alarak günümüzdeki halini dönüşmüştür. Kurumsal olarak yeniden yapılandırılan teşkilatta Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan tam üye iken Macaristan, Türkmenistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gözlemci üye olarak yerini almaktadır. Çin’den Avrupa’ya uzanan büyük bir coğrafyada yer alan Türk devletleri, TDT ile bir siyasi bir güce dönüşebilir mi? Teşkilatın nasıl bir yöne evirileceği merak edilen bir konudur. Bunun yanı sıra, TDT çatısı altında birçok alanda işbirliği içerisinde bulunan Türk devletleri, kurumsallaşmayı en üst düzeyde siyasi alanda kurabilecek mi?,TDT çatışı altında tek bir siyasi karar alınıp uygulana bilecek mi? yada TDT üye devletleri bağlayıcı siyasi kararlar alabilen güçlü bir örgüte dönüşecek mi? gibi sorunlar sorularak, bu inceleme yazısında teşkilatın siyasi bir güce dönüşebilme olasılığı analiz edilecektir.
Yaklaşık 32 yıl boyuncakurumsallaşma çalışmaları içerisinde bulunan ve şuan ki halini alan Türk Devletleri Teşkilatı, birçok zorluklar ile karşı karşıyadır. Entegrasyon, kurumsallaşama bilme, ekonomik bir güce dönüşe bilme ve siyasallaşabilme, Türk Devletleri Teşkilatı’nın önündeki en büyük zorluklar olarak yer almaktadır. Bunun yanı sıra birliğin en iyi olduğu sosyo-kültürel işbirliği alanında da bazı bir takım alışamayan sorularda mevcuttur. Türkiye üzerinden ilerleyen sosyo-kültürel işbirliği, teşkilatın siyasi ve ekonomik işbirliği alanlarından sonra en önemli üç kısımdan biri konumunda ve diğer iki işbirliği alanına göre en başarılı ve en sağlam ilerleyen kısımdır. Bu alanda son olarak Türk dillerin müşterek bir zeminde buluşması amacıyla Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonunu oluşturularak 34 harften oluşan ortak bir Türk alfabesi üzerinde uzlaşılmıştır. Latin harflerinden oluşanTürk Dünyası Ortak Alfabesi, aslında 29 harften oluşan Türkiye alfabesine diğer Türk devletlerinin alfabelerinden 5 yeni harfin eklenmesiyle oluşmuştur. Örgüt olarak kurumsallaşma gelişimini ilerletmeye devam etmekte olan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), 6 Kasım 2024 tarihinde Kırgızistan’ınbaşkenti Bişkek’te düzenlenen Devlet Başkanları Zirvesi’nde konuşan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ortak alfabenin önemine vurgu yaparken Türkiye, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) hazır olduğunu ve üye devletlerinde ortak alfabe için gerekli işlemleri tamamlamaları gerektiğini ifade etti. Azerbaycan genel olarak Türkiye ile aynı konumda yer alırken Kazakistan ve Kırgızistan için ortak alfabeye geçiş biraz zor gözükmektedir. Zirve de Erdoğan’ın ortak alfabe girişimi diğer devlet başkanları tarafından ele alınmamıştır. Çünkü Kazakistan Latin alfabesine geçiş sürecinde ‘bir ses bir harf’ kuralı ilerlerken yeni Kazak alfabesinde olup ortak Türk alfabesinde yer almayan harflere ve ortak Türk alfabesinde olup ama yeni Kazak alfabesinde olamayan farklı harflere sahiptir. Nitekim Rusçanın da resmi dil olduğu Kazakistan’da, ortak Türk alfabesine geçiş şimdiki süreçte zor gözükmektedir. Kazakistan’ın yanı sıra Kırgızistan’da süreç daha zor olacağı gözükmektedir ki zira Kırgız devlet başkanı Sadır Caparov Latin alfabesine geçilmesinin gündemde olmadıklarını dile getirmiştir. Türk dünyasının entegrasyonu için ortak alfabeye geçiş Türkiye ve Azerbaycan tarafından hızlıca istense de diğer Türk devletleri için bu hiç de kolay olmayacaktır. Çünkü bazı Türk devletlerinin de resmi dil statüsünde olan Rusça eğitimden sanata, iş dünyasından siyasi kadar birçok devlet kurumu ve sivil kuruluş tarafından aktif kullanılmakta ve bu ülkelerin her alanda Rusya ile işbirliği ve yakınlığı devam etmektedir.
Sosyokültürel alanda Türk dünyasının entegrasyonu için ortak alfabe kadar gündemde olmaya ama bir çözüme kavuşturulmayan zorluklarda yer almaktadır. Türk devletlerinde üniversite okumak için giden öğrencilere yabancı öğrenci sayılarak gittiği TDT’ye üye devletlerin üniversitelerinin ücretli olması, okumayan giden öğrencilerin vize ücretlerinin TDT’ye üye devletleri arasında farklılık olması, Türkçe’nin diğer Türk devletlerinde olduğu kadar diğer Türk dillerine ait dil merkezlerinin Türkiye’de açılmaması, bir Türk devletinin terör örgütü kabul ettiği yapıların diğer Türk ülkelerinde faaliyetlerine devam etmesi gibi birçok görmezden gelinen durum Türk devletleri arasındaki entegrasyonu yeni nesilde zorlaştırmaktadır. Bu duruma örnek olarak, Türkiye’den diğer Türk devletleri üniversitelerine (Türkiye üniversiteleri hariç) okumak için giden öğrencilerin ödediği yıllık fahiş üniversite ücretlerine ve öğrenci vize ücretlerine göz önünde bulundurulabilinir veya giden Türk öğrencinin, diğer bir Türk devletlerinden giden öğrenciye kıyasla resmi olarak aynı işlem için farklı fiyata tabi olduğu bir gerçektir. Kurumsallaşamamanın getirdiği sorunlar, entegrasyonun derinleşememesine ve genişleyememesine neden olmaktadır. Ayrıca Sosyokültürel alanda Türk dünyasının entegrasyonu için diğer Türk devletlerinin girişimlerinin Türkiye’ye nazaran daha az olması entegrasyonu güçsüz bırakmaktadır. Türkiye’nin diğer Türk devletlerinde dil öğretme merkezleri, kültür evleri, yardım çalışmaları sağlayan dernekler gibi yürüttüğü faaliyetler gibi Diğer Türk devletlerinin de Türkiye’de faaliyetlerde bulunması, Türk dünyasının entegrasyonunu güçlendirecektir. Bunun yanı sıra FETÖ terör örgütüne direk bağlı veya iltisaklı kurumların Türk devletlerinde eğitimden birçok alanda hala faaliyet göstermesi ve bu kurumların Türkiye karşıtlığı yapması, entegrasyonu zorlaştırmaktadır. Başta Kırgızistan ve Kazakistan’da olmak üzere FETÖ’nün eğitim kurumlarından yetiştirilmiş birçok insanın Türk devlerinde Türkiye’nin Türk devletlerinde yürüttüğü faaliyetlerine sıcak bakmamakta ve Türkiye karşıtı kamuoyunu oluşmaktadır. Türk devletlerinin iç güvenlik ve istihbarat kurumlarının ulusal birimlerinin dışında TDT çatısı altında ortak bir kurumsal yapının oluşturamaması, Türk devletlerinin kendi içerisinde siyasi krizlere sebep olması mümkündür. Bu durumda TDT’nin zayıflamasına neden olması kaçınılmazdır.
TDT çatısı altında birçok alanda işbirliği içerisinde bulunan Türk devletleri, kurumsallaşmayı en üst düzeyde siyasi alanda kuramadığı sürece siyasal bir gücü dönüşebilme imkânsızdır. Zira başta Rusya olmak üzere Çin ve ABD gibi süper güçler Türk devletleri ile yakından ilişkiler kurmaktadır. Türk devletlerinin eski bir Sovyet kültürü olsa da Türkiye’nin Sovyetlerin yıkılmasıyla birlikte Türk devletleri ile kurmaya çalıştığı işbirliği çalışmaları Rusya’nın bölgede sosyokültürel olarak etkisi azaltılmada başarılı olsa da ekonomik ve siyasal olarak etkisini azaltmak hiç de kolay bir durum değildir. Rusya’nın Türk devletleri ile güçlü ekonomik, askeri, güvenlik ve siyasi ilişkileri mevcuttur. Türk devletleri, Ukrayna çatışmalarından dolayı Rusya için daha da stratejik hale gelmiştir. Batı’nın ambargolarına karşı Rusya, Kazakistan ekonomisinde varlıklarını arttırdığını görülmektedir. Kazakistan’a önemli ölçüde elektrik ithal eden Rusya Kazakistan’ın gaz endüstrisine, enerji sektörüne ve nükleer endüstriye büyük ölçüde yatırımlar yapıyor ve Kazakistan üzerinden Batı ambargosunu aşmaya çalışmaktadır. Rusya aynı zamanda Kazakistan ile uranyum ve madencilik endüstrilerinde sıkı bir işbirliği içerisindedir. Sıkı bir ekonomik işbirliğinin neticesinde 2023 yılında Rusya ile Kazakistan arasındaki ticaret hacmi 28 milyar doları aşmıştır.Orta Asya, Rusya için eski Sovyet coğrafyası olduğu için organik bir Pazar konumundadır. Kazakistan yönetimi her ne kadar ekonomik alanda güçlü bir işbirliğini yürütse de siyasi alanda Rusya etkisinden uzaklaştığı anlaşılmaktadır. Kazak yönetiminin Rusça konusundaki baskıncı politikaları, KGAÖ üyesi olmasına rağmen Ukrayna çatışmalarında Rusya’ya destek vermemesi, Türkiye ile askeri ve güvenlik işbirliklerini artırması, ABD’nin ‘’ 5+1 ’’ bölgesel işbirliği forumlarıyla Amerika ile yakın ilişkiler geliştirmeye başlaması Kazakistan’ın bağımsız çok yönlü bir politika izlediğini göstermektedir. Çok yönlü bir dış politika izleyen Kazakistan, KKTC’nin TDT’ye gözlemci üyeliği konusuna karşı çıkarken Özbekistan’ın da çekimser kalması diğer üye devletler tarafından ağır eleştirilere sebep olmuştur. Kıbrıs meselesinde ulusal çıkarı gereği Avrupa’dan yana tavır takınan Kazakistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan ile işbirliği artırmaktadır. Rum yönetiminin Kazakistan’da 4,4 milyar dolardan fazla doğrudan yatırımı mevcuttur. Resmi olarak da Rum yönetimini ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ olarak tanıyan Kazakistan’ın Lefkoşa’nın güneyinde Rum tarafında Kazakistan’ın fahri konsolosluğu açılmıştır.
TDT çatısı altında tek bir siyasi karar alınıp uygulanması yada TDT üye devletlerinin bağlayıcı siyasi kararlar alabilen güçlü bir örgüte dönüşebilmesi yönünde de şüpheler de ortaya çıkmaktadır. TDT’nin 2022 yılında Semerkant’ta yapılan 9. Zirvesi’nde KKTC’ye gözlemci statüsüne verilmesine rağmen Kazakistan’ın ev sahipliğinde 3 Kasım 2023 tarihinde Astana’da gerçekleştirilen TDT’nin 10. Zirvesi’ne davet edilmemiştir. Tüm siyasi girişimlere rağmen KKTC’nin Kazakistan tarafından zirveye çağırılmaması, üye devletler arasında siyasi tartışmalara sebep olurken başta Avrupa Birliği tarafından olmak üzere Rum kesimi ve Yunanistan tarafından memnuniyet ile karşılanmıştır. Kıbrıs meselesinde KKTC’yi gözlemci üye kabul edip siyasi duruşunu belli ederek uluslararası arenada siyasi bir güç olma niyetini gösteren TDT’nin, Kazakistan’ın tutum değiştirmesiyle, aldığı bir siyasi kararın uygulanmasında uygulatıcı bir fonksiyonunun olmadığı gözükmektedir. Kazakistan’ın tutumuna Türkiye ve Azerbaycan bu duruma en üst düzeyden eleştiri sunarken diğer üye devletlerin eleştirileri yüzeysel seviyede kalmıştır. Türk devletleri Teşkilatı’nın siyasi bir güce dönüşebilmesi için siyasi işbirliklerinin yanı ekonomik işbirliklerinin de üye devletler içerisinde güçlü olması gerekmektedir. TDT üye devletleri arasındaki ekonomik ilişkiler günden düne artmakta, özellikle enerji ihracatı ile yapılan ekonomik işbirlikleri TDT üyelerinin bir bütünleşmesine zemin hazırlamaktadır. Türk devletlerinin birbiriyle yaptığı ticaret hacmi 50 milyar doları bulmaktadır ama bütünleşmenin güçlenmesi için ticari bağımlılığın daha da artması gerekmektedir. Rusya üzerinden enerji hattı kesilen Batılı devletlerin, Türkiye üzerinden Türk dünyasının enerji kaynaklarına ihtiyacı çoğalmaktadır. Birbirleriyle iç ticaretin yanı sıra Batılı devletlerin enerji ihtiyacı için gerekli işbirliği ve hatların hayata geçirilmesi bütünleşmeyi güçlendiren bir diğer husus olacaktır. Bütünleşen bir Türk dünyası siyasi bir güce dönüşmede önemli bir eşik atlamış olacaktır.
Türk devletleri Teşkilatı’nın siyasi bir güce dönüşebilmesi için sosyokültürel, ekonomik ve siyasi işbirliklerinin yanı sıra askeri ve güvenlik işbirliklerinin de üye devletler içerisinde güçlü olması gerekmektedir. Türkiye artan askeri sanayi gücüyle birlikte Türk dünyası ile askeri ve güvenlik işbirliklerini artırmaya başlamıştır. Stokholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü’nün Mart 2023 raporun göre ise Türkiye, silah ihracatını %69 artırarak dünyadaki silah ihracatında %1.1pay ile 11. sıraya yükselmiştir. Türkiye’nin 20 yıl önce askeri sanayii ihracatı 248 milyon dolar iken, 2022 yılında gelindiğinde bu rakam 4.4 milyar dolara yükselerek rekor bir düzeye ulaşmıştır. Türkiye özellikle Azerbaycan ve Türkmenistan için en önemli askeri sanayi tedarikçisi haline gelmiştir. Azerbaycan ve Türkmenistan özelikle Türkiye’nin son yıllarda ürettiği insansız hava araçlarının en önemli ihracatçısı haline gelmiştir. Türkiye Orta Asya’da Kırgızistan ile de, güçlü askeri ve güvenlik işbirliği içerisindedir. Bölgede sınır sorunlarından dolayı Tacikistan ile 30 yılı askın bir süregelen çatışma hali içerisinde bulunulan Kırgızistan, Türk askeri sanayi ürünü tüm insansız hava araçlarını bünyesinde bulundurup ülkenin güneyinde bir insansız hava araçları üssü kurmuştur. Özellikle Kırgızistan ve Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarının geri alınmasında Türkiye’nin desteğini ve Türk askeri sanayi ürünlerinin etkisi yakından görmüştür. Türk devletleri Teşkilatı’nın üye devleri arasındaki güçlü bir askeri ve güvenlik işbirliği, teşkilatın siyasi bir güce dönüşebilmesini doğrudan etkileyen en temel faktörlerin başında gelmektedir. Özbekistan ve Kazakistan askeri ve güvenlik işbirliği iyi bir seviyede olsa da, Türk askeri sanayi ürünlerinin Özbekistan ve Kazakistan envanterindeki yeri oldukça düşüktür. Sadece Kırgızistan’ın 2022 yılındaki Türkiye’den silah ihracatı Kazakistan’ın 3 katıdır. Askeri envanterinde güçlü bir Rus askeri sanayi ürünü barındıran Kazakistan ve Özbekistan’ın, Rusya ile hala güçlü askeri bağları olduğu görülmektedir. 2022 yılında Kazakistan’da yaşanan sokak olaylarında Rusya liderliğindeki KGAÖ barış gücü askerlerinin, ülkedeki sokak eylemlerine müdahale etmesi Rusya’nın bölgedeki askeri nüfuzunu gösterdiği kadar Kazakistan’ın askeri alanda Rusya’ya bağımlılığını göstermiştir.Türkiye’nin Azerbaycan ve Kırgızistan’a verdiği destek göz önüne alındığında Kazakistan ve Özbekistan’ın da Türkiye ile askeri ve güvenlik işbirliklerini ve askeri sanayi ürünlerinin ticaretini arttırdıklarında Türkiye’nin bölgede ve Türk dünyasında etkisi artacaktır. Dolaylı olarak TDT’nin de siyasi bir güce dönüşmesine katkı sağlayacaktır. Bölgede etkinliği artan bir Türkiye’nin askeri ve güvenlik alanında Rusya’nın yeri alması kaçınılmazdır. Askeri ve güvenlik alanlarında bütünleşen bir Türk Devletleri Teşkilatı, uluslararası arenada etkin siyasi bir güç olmaması için hiçbir engel yoktur.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın siyasi bir gücü dönüşebilme imkânı sosyokültürel, ekonomik, siyasi, askeri ve güvenlikişbirlikleri ile bağlantılıdır. Fakat teşkilat üyelerinin tüm bu alanlarda güçlü işbirliklerine sahip olsa da, bir uluslararası teşkilatın siyasi bir güç olabilmesi için en temel iki gerekçe vardır. Birincisi güçlü ve kararlı bir siyasi liderlik, ikincisi ise kurumsallaşmış bir ortak siyasi gelecek arzusuna sahip olmak. Türk devletlerinin yaşadıkları bir sorunda güçlü ve kararlı bir siyasi liderlik sergileyerek kurumsallaşmış bir ortak siyasi gelecek arzusuna sahip olmaları, Türk Devletleri Teşkilatı’nın siyasi bir gücü dönüşmesine imkânsağlayacaktır. Aksi bir durum teşkilatın bir siyasi güç olup olmadığını sorgulatacaktır. Kazakistan’ın 10.Zirve’de KKTC’yi davet edememesi, Batı karşısında özgül ağırlığını ortaya koyamayarak güçlü ve kararlı bir siyasi liderlik sergileyememesinden kaynaklanmaktadır. Teşkilatın üye devletlerinin farklı coğrafyalarda, farklı sorunlarla, farklı konjonktürler içerisinde yer aldığı da bir gerçektir. Azerbaycan’ın Karabağ sorunu, Orta Asya’daki sınır sorunu kaynaklı çatışmalar, Kazakistan’daki sokak olayları, Kırgızistan’daki siyasi istikrarsızlık gibi sorunlar Türk devletlerin iç dinamiklerinin yanı sıra dış faktörlerinde etkili olduğu sorunlardır. Uluslararası alanda Rusya, ABD ve Çin gibi güçlü devletlerin çıkar çatışmalarının kesiştiği bir alana dönüşen Çin’den Avrupa’ya uzanan büyük bir coğrafyaya sahip olan Türk Devletleri Teşkilatı siyasi bir güce dönüşebilmesi zor gözükmektedir. Fakat sadece Azerbaycan’ın değil tüm Türk devletlerin tam desteğini almış bir Türkiye, artan askeri sanayi ve siyasi gücü ile birlikte sadece kendi coğrafyasında değil Türk dünyası coğrafyada da büyük devletlere alternatif önemli bir güce dönüşebilme olasılığına sahiptir.
KAYNAKÇA
https://www.savunmatr.com/ortak-turk-alfabesi-nedir/
https://www.gzt.com/gercek-hayat/kazakistan-kktc-konusunda-neden-ters-yonde-3774409
https://www.gzt.com/gercek-hayat/kazakistan-kktc-konusunda-neden-ters-yonde-3774409
https://tudpam.org/turkiyenin-artan-askeri-sanayi-gucunun-turk-dunyasinda-bolgesel-dengelere-etkisi/
YAZAN: EMRAH RONİ MİRA