Türkistan’daki Jeopolitik Dengeler Çin, Rusya ve Batı ileİlişkilerde Türk Devletlerinin Stratejik Pozisyonu

Türkistan’ın, zengin yer altı kaynakları, stratejik konumu ve tarihi bağları nedeniyle küresel güçler arasında kıyasıya rekabetin sahası halinde olmuştur. Bölgede Rusya, Çin ve Batı’nın yanı sıra, milli ve kültür açısından kardeş olan Türk devletlerinin de varlık gösterdiği, karmaşık bir denge alanıdır. Bu çalışmada analiz ve öneriler üzerinden, Türk devletlerinin ortak tarihi, dili ve kültür gibi değerler ışığında, dış güçlerin baskılarına karşı ve bağımsız bir duruş sergilediği, sergilemesi gerektiği stratejik konumu üzerindeki hareketleri ele alınacaktır.

Türkistan tarihinde daha geniş bir coğrafya için kullanımla birlikte dar yayılma SSCB’den aralıklarını kazanan beş devletten Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan’dan oluşan ayrı ayrı tanımlamalar yapılmaktadır. 1991’de SSCB’nin dağılmasıyla bölge, Batı dünyasının yeniden ilgisini çekmiş ve özellikle ABD merkezli analizlerde önemli bir yer edinmiştir.  ABD’nin eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası adlı eserinde, Avrasya’nın ABD için jeopolitik açıdan taşıdığı önemi vurgulamış ve ilk kez bir bölgenin devre dışı gücünün yani ABD’nin Türkistan’da etkili olma ihtimaline yönelik öngörülerde bulunulduğu vurgulanmıştır. 2017 yılında vefat eden Brzezinski’nin perspektifinde Türkistan, jeopolitik dengeler bakış açısından kritik bir genişliğe sahip olduğunu dile getirmektedir. Onun ortaya çıkardığı analizlerin, günümüz koşullarında Türkistan özelinde yeniden ele alınması, bölge üzerinde çalışan araştırmacılar için değerli bir bakış açısı sunacaktır. (Y. Sarıkaya. 2022. 141-174.)

Türkistan’da Çin, Rusya ve Batı’nın Stratejileri

Çin, bir yol projesiyle Türkistan’ın ekonomik ve stratejik zenginliklerinden faydalanmayı amaçlarken, bölgedeki enerji kaynaklarına erişim ve altyapı yatırımlarıyla nüfuzunu artırmaktadır. Bu durum Türk Devletlerinin köklü tarihi ve kimliğinin göz ardı edilmesine, ekonomik bağımlılık yaratılmasına yol açabilir. Özellikle borç politika ağına düşmek sorun oluşturabilir. Eğer borç alıyorsak onun bize dayattığı borç ödeme şartlarını kabullenmek durumunda bırakır. Borcunu ödeyemediği taktirde maden kaynakları, iş yapabilmesi için yer, bulunduğu ülkede Çin mahalleleri kurulması gibi isteklerini hepimiz yakından takip ederek izliyoruz. Bir örnekle devam edelim; birkaç yıl önce Çin’de düzenlenen spor müsabakalarında bizden giden sporcuların, sokağın kenarında namaz kılmasına müdahale ederken, kendileri bulundukları ülkede ise sokaklarda istediği gibi hareket etme yetkisini nerden buluyorlar? Çin’i eski dönemlerden bu yana bizden iyi tanıyan millet olmadığını düşünürsek en çok dikkat etmesi gereken millet yine Türkler olmalı. Bunun örnekleri orhun abidelerinde de çokça hatırlatmaktadır. Bugün Çin kendini aşarak dünyaya açıldı. Geçtiğimiz günlerde devlet  büyüklerimizden “cin şişeden çıktı, geri sokmanın bir yolu yok” ifadesi kullanıldı. Bu sözü ben şu şekilde olması daha doğru olacağını düşündüm. “Çin şişeden çıktı, dünyaya genişlemeye başladı.”  Çin nasıl kudrete sahip olduğunu tam manasıyla tahmin etmek biraz müşkül meselelerden biri olup kalmaktadır. Türk devletleri birlik içinde istişare, müzakereler yoluyla birbirine sahip çıkmalı, Çin’in kucağında tek bırakılmamalı. Çin bölgedeki hamleleri ile, Türk varlığını, değerleri ve milli birlik ruhunun zayıflamasına vesile olmamalıdır.

Soğuk Savaş’ın iki kutuplu dünyasında Türkistan, Sovyetler Birliği’nin çıkarı olarak jeopolitik bir kalkan işlevi görüyordu. Ancak Sovyetler‘in 1991’de dağılmasıyla birlikte bu devasa coğrafya, jeopolitik bir boşluk ve küresel rekabet alanına dönüştü. Hem tarihî İpek Yolu’nun kalbi hem de modern enerji koridorlarının geçiş noktası olan Türkistan, Rusya, Çin, ABD ve AB gibi aktörlerin nüfuz mücadelesinde kritik bir sahne haline geldi. Türkistan, dünyanın en büyük doğalgaz ve petrol rezervlerine sahip Hazar Havzası’na yakın olması, ayrıca, Kazakistan’ın uranyumunu, Özbekistan’ın altını ve Türkmenistan’ın doğal zenginliklerini, küresel enerji piyasasının derinliklerine yerleşti. Bölge, yeni büyük programın merkezinde yer alıyor. Enerji kaynakları, ulaşım koridorları ve askerî üsler için verilen mücadele, Türkistan’ı küresel güç dengelerinin kırılma noktası yapıyor. Çin’in ekonomik genişlemesi, Rusya’nın geleneksel hegemonya arayışı ve ABD’nin güvenlik odaklı müdahaleleri, bu kadim coğrafyayı modern jeopolitiğin laboratuvarına dönüştürmeye çalışılıyor. Tarihî İpek yolunun varlığı, bugün dijital ipek yolları ve enerji ağları ile yeniden şekillenirken, Türkistan’ın konumu ve önemi katlanarak artıyor. Bu durumda, Türk dünyası Hazar Havzası’ndaki ortak stratejiler üzerinde ortak kararlar alıp düşünmelidir. Kazakistan’ın uranyum, Özbekistan’ın altın ve Türkmenistan’ın doğal zenginlikleri ile Türkiye’nin teknolojisi… Geniş bozkırlarda buğday gibi tarım ürünleri, hayvancılık ve su rezervleri, Türk dünyasının ihtiyaçlarını karşılamak için kardeş ülkeler arasında bu mevzular hızlandırılmalı. Kendi stratejilerini belirlemek için görüşmeler hemen başlamalı. Diğer güçlerden de tamamen ayrı kalmadan onlarla da birlik masasında alınan kararlar çerçevesinde müzakereler ve istişareler yapılabilir.

Rusya, Sovyetler Birliği döneminden miras kalan emperyal stratejilerle Türkistan’da hâkimiyet kurma çabalarını sürdürmektedir. Bu durum, bölgedeki Türk kimliğinin bastırılması, tarihî kültürel bağların zayıflatılması ve millî özerklik mücadelesinin engellenmesi şeklinde algılanılabilir. Batı ise, demokratikleşme ve serbest piyasa söylemleriyle Türkistan’da etkili olmaya çalışırken, çoğu zaman kendi jeopolitik çıkarlarını öne koymaktadır. Bu tutum, Türk devletlerinin milli çıkarlarıyla çelişmekte olup dışa bağımlılık yaratmaktadır. Türkistan’daki Türk halkları milli birlik ve kardeşlik temelleri üzerine inşa edilerek, dış güçlerin bölgedeki nüfuzuna karşı kendi ayakları üzerinde durması makul olur. Ortak dil, tarih ve kültür bağları, Türk devletlerinin tek yürek olup dış müdahalelere karşı koyabilmesinin en güçlü aracıdır. Türk Devletleri Teşkilatı, TÜRKSOY gibi teşkilatlar aracılığıyla bölgesel iş birliği derinleştirilmeli, ekonomik projeler ve altyapı yatırımları ortaklaşa yürütülmelidir. Hem Çin hem de Rusya’nın bölgedeki rekabetinden bağımsız, milli çıkarları esas alan dış politika anlayışı geliştirilmeli. Böylece Batı’nın da oyuncağı haline gelmemek sağlanılabilir. Bu stratejik hamleler tarihî bir yeniden dirilişi, Türk dünyasının yeniden canlanması olacak. Türk Devletleri arasında yapılacak detaylara genel üstten bir bakıldığında eğitim, kültür, dil, tarih, medya, akademik platformlar, bölgesel projeler, enerji, altyapı yatırımları, dış politika vs. Böylece Türk devletlerinin temsilini artırmış diplomatik yapılar oluşturup uluslararası kuruluşlarda Türk milletinin sesini daha etkin duyurmuş oluruz. (M. Yılmaz. 2013)

Jeopolitik kaosu tetikleyen Çin, ABD, Rusya ve diğer bölgesel güçler için Türk Dünyası hem bölgesel nüfuz hem de küresel hakimiyet mücadelesi için olmazsa olmaz bir jeopolitik konuma denilebilir. Türk Dünyası’nın bir bütün olması bu ülkeler için hem ulusal bir yıkım hem de küresel bir hayal kırıklığı yaratacağı öngörüldüğünde, Türk Dünyası’nın parçalanmış bir halde olması hepsinin ortak çıkarına olacağı iddia edilebilir. Jeopolitik kaosun öngörüldüğü gelecekte, rekabet gücü yeterli olmayan ve parça parça olan bir Türk Dünyası, ABD, Çin ve Rusya gibi ülkelerin jeopolitik mücadelesinde henüz geleceği belli olmayan bir konumda kalabilir. (M.Dönmez,2020. 1-16.)

Türk devletleri, Türkistan’ın kalbinde tarih boyunca ortak köklere ve kültür bağlara sahip olarak yaşayıp gelmektedirler. Bu köklü geçmiş milli ruhun, birliğin ve dayanışmanın temeli olarak görülmelidir. Bölgedeki Türk halklarının kendi öz benliklerini ve tarihlerini yeniden canlandırmaları dış güçlerin manipülasyonlarına karşı direnç göstermeleri açısından hayati önem taşır.

Kaynakça:

Dönmez, M. (2020). TÜRK DÜNYASI JEOPOLİTİK BİR KAOSUN ORTASINDA MI? Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi3(1), 1-16.

Sarıkaya, Y., &Öztopal, M. K. (2022). BRZEZINSKI’NİN ARDINDAN GÜNCEL TÜRKİSTAN JEOPOLİTİĞİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK. TÜRKAV Kamu Yönetimi Enstitüsü Sosyal Bilimler Dergisi2(2), 141-174.

YILMAZ, M. (2013). KUTUP (SUZ!) DÜNYADA TÜRKİSTAN’IN JEOPOLİTİĞİ VE GİDEREK ARTAN ÖNEMİ. Türk Dünyası Araştırmaları, (205).

YAZAN: BABUR MİRZA