KKTC’deki Pile-Yiğitler Yolu Projesi

Akdeniz’deki stratejik konumu sebebiyle Kıbrıs’ın kontrolü, tarih boyunca birçok devlet ve imparatorluk tarafından bir hayli önem arz etmiştir. Kıbrıs da muktedir olmak, Akdeniz hâkimiyetinin anahtarı konumundadır. 1571’de Kıbrıs adasını Venediklilerden alan Osmanlı imparatorluğu adaya ve jeopolitiğine 307 yıl boyunca hâkim olmuştur. Kıbrıs Adası 1878’de, tasarrufta bulunma ve hükümranlık hakları Osmanlı imparatorluğunda kalmak şartıyla İngiltere’ye devredilmiştir. 28 Temmuz 1914 tarihinde başlayan ve 11 Kasım 1918 tarihinde son bulan 1. Dünya savaşı ile de İngiltere Kıbrıs adasını 1914 yılında ilhak etmiştir. Bu ilhakın nedeni olarak birçok uzman Osmanlı imparatorluğu ile İngiltere’nin 1. Dünya savaşında aynı saflarda yer almasını gerekçe göstermektedir. Osmanlı imparatorluğu ise 9 yıl sonra imzalanacak olan 1923 Lozan antlaşması ile İngiltere’nin tek taraflı Kıbrıs adası ilhakını kabul etmiş oldu böylece İngiltere’nin Kıbrıs adasındaki egemenliği Türkiye tarafından tanınmış oldu.  Kıbrıs’ta yaşayan Rumlar 1930lu yıllardan sonra Yunanistan ile birleşme taleplerini arttırdılar ve ardından “Enosis” kavramının ortaya çıkmasıyla Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması gerektiği fikrini söylemeye başladılar. 2. Dünya savaşından sonraki süreçlerde “Enosis”  kampanyası hızlandırıldı. Yunanistan 2. Dünya savaşından 9 yıl sonra(1954) Kıbrıs sorunun BM’ye taşıma kararı alarak 1954-1958 yılları arasında “self-determinasyon” yani ulusların kendi geleceklerini belirlemesi kavramını gerekçe göstererek BM’ye başvurular yaptı ancak sonuç alamadı.  Başvuruların devam ettiği süreçlerde *yunan Albay Grivas 1955 yılında “Eoka” örgütünü kurdu ve adadaki kaotik-çatışmacı ortam yerini şiddet eylemlerine bıraktı.  (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2273289#:~:text=Makarios’un%20Ba%C5%9Fpiskopos%20olmas%C4%B1ndan%20sonra%20Rumlar%C4%B1n%20Enosis’i%20diplomatik%20yollarla,yapt%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20EOKA%20ter%C3%B6r%20%C3%B6rg%C3%BCt%C3%BC%20kurulmu%C5%9Ftur.) Şiddet eylemleri sonrasında Kıbrıs da yaşayan Türkler, 1955-1958 yılları arasında 33 köyü terk etmek zorunda kaldılar. Yunanistan’ın BM’den tek taraflı “self-determinasyon”, hakkında bir karar elde edememesi, Kıbrıs Türklerinin, Enosis-Eoka ve şiddet eylemlerine karşı mücadele girişmeleri ve Türkiye’nin Kıbrıs Türklerini desteklemeleri sonucu, Türkiye ile Yunanistan arasında müzakere girişimleri başlamış oldu.  

Pile yiğitler yolu projesinin en önemli noktası olan pile köyü stratejik bir öneme sahiptir. Karma bir köy olmanın ötesinde “Yeşil Hat” olarak bahsedilen bölgenin içinde yer almaktadır. Yeşil hat, içinde toplam 4 köy bulunmakta olup 8-10 bin arasında karma bir nüfüsa sahiptir. Yeşil hat Kıbrıs adasını ikiye bölmektedir. Ada’yı ikiye bölen hattın kuzeyinde Türkler, güneyinde de Rumlar yaşamaktadır. Ada topraklarının yaklaşık yüzde 3’üne tekabül eden bu hattın büyük bir bölümü, 1964’ten bu yana BM Barış Gücü’nün kontrolündedir. BM Barış Koruma Gücünü; 27 Aralık 1963’te Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’den oluşan 3 garantör ülkenin askerlerinin yer aldığı “Barış Koruma Kuvveti” oluşturmaktadır.

 Neden Barış Koruma? 

Rumların Kıbrıslı Türklere karşı başlattığı ve “Kanlı Noel” olarak bilinen saldırıların ardından bölgeye istikrar ve huzurun getirilmesi için alınan kararlar ile Barış Koruma Gücü tesis edilmiştir. 

Yeşil Hat Nasıl Oluştu?

 Dönemin, İngiltere’nin Kıbrıs’ta bulunan güçlerinin komutanı General Peter Young, Kıbrıslı Türkler ve Rumları birbirinden ayırarak bir ateşkes hattı oluşturmak için 30 Aralık 1963’te yeşil kalemle Ada’yı ikiye bölen bir çizgi çizdi. Bu çizgi, “Yeşil Hat” olarak tarihe geçti.

BM kontrolünde bulunan Pile köyü statü olarak diğer köylere nazaran özel bir duruma sahiptir. Yeşil Hat üzerinde kurulu Pile köyü, Türkler ve Rumların ortak yaşadığı karma köy olmakla birlikte Türk ve Rum 2 muhtar tarafından eş güdüm içinde yönetilmektedir. GKRY’nin, uzun yıllardır Pile Köyü’nde yaşayan Kıbrıs Türklerinin yaşamlarını zorlaştırarak kısıtlayıcı uygulamaları söz konusu olduğu Kıbrıs Türk halkı tarafından bilinmektedir ancak bu projenin Türkler için gerekli olduğu da bilinmektedir. BM yetkilileri tarafından engellenmesinin belli başlı gerekçelerinden biri Kıbrıs Türk yönetiminin egemenliğini tanımak istememek daha önceki birçok hadisede olduğu gibi BM şemsiyesi altında GKRY’ni kayırmaktır. Pile yiğitler yolu projesinin sonucunda demografik yapının düzenlenmesini sağlayacak güzergâhın rahatlatılarak, gelecek kuşaklar için istihdam sağlayacak birçok proje düşünülmektedir. Yaşanan bu hadisede geçmişe dönük dikkat çeken en belirgin durum şöyledir; Pile-Yiğitler yolunun yaklaşık 7 kilometrelik bölümü Yiğitler Köyü, geri kalan kısmın yaklaşık 4 kilometrelik kısmı ise Pile Köyü toprakları içerisindedir. GKRY, yıllar içerisinde ara bölge olarak nitelendirilen alanda çeşitli yol çalışmaları gerçekleştirmiş olup bu bölgelerin bir kaçı şunlardır; Larnaka-Dikelya-Ayia Napa yolu ve Pile-Voroklini yolu. Birçok proje daha rumlara bölgede imtiyaz sağlarken BM yetkilileri sadece sessiz kalmıştır. Pile Köyü’nde yaşayan Kıbrıs Türklerinin nüfusunda her yıl azalma söz konusudur ve bu projede en önemli kısımda demografinin düzenlenmek istenmesidir.   BM, günümüzde Pile’de yaşayan Kıbrıs Türklerinin hayatlarını kolaylaştırmaya yönelik olarak yaklaşık 25 sene önce gündeme gelen yolu bürokratik ve fiziki engellerle geciktirmek istemesinde, egemenliğini tanımak istememesi ve Akdeniz bölgesinde Kıbrıs Türklerinin çözümsüz bırakılmak istenmesidir.  Rumlara geçmişte ara bölge olarak belirtilen alanda sağlanan birtakım imkanlar-imtiyazlar söz konusudur. Mütekabiliyet çerçevesinde benzeri imkânların Kıbrıs Türk tarafına da tanınması gerekmekte olup yaşanan bu kaotik süreç müzakere bu bürokratik girişimlerin önünü açmıştır ve ivedilikle sonuç vermelidir. Sonuç olarak, Pile-Yiğitler yolu tamamen insani nedenlerle yapılmaktadır. BM’nin istediği yapılacak yol üzerinde devriye ve gözetim hakkı elde etmek ise bu konu müzakere edilerek uluslararası hukuka göre çözümlenebilir ancak Pile-Yiğitler yolu projesi üzerinden ve süreç üzerinden BM şemsiyesi altında bir tahakküm kurmaksa sürecin bürokrasiye ve müzakereye, uluslararası hukuka dayalı olmadan devam edeceği de açıktır. 

BM’nin Pile-Yiğitler Köyü ve Pile Köyü toprakları üzerinde KKTC devletinin ve otoritesini yok saymaya yönelik girişimi sonuçsuz kalmıştır. 

Yazan: Tarık Kuruoğlu

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Divan Araştırma ve Eğitim Derneği’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.