KKTC VE KAZAKİSTAN’IN ZIMNİ İLİŞKİLERİ

KKTC’nin Uluslararası Toplum ve Devletler Nezdinde Statüsü

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), sadece Türkiye tarafından tanınmakta, diğer ülkeler ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınmamaktadır. Ülke, hukuken Kıbrıs Cumhuriyeti’ne bağlıdır. Birçok devlet ve uluslararası kuruluş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de fiili devlet olarak tanımlamaktadır. Buna karşılık, uluslararası camianın Kıbrıslı Türklere karşı tutumu 2004’teki Annan Planı oylaması sonucu sempatiye dönüşmüştür. Bu sayede, KKTC devleti/kurumları bazı uluslararası politik, sportif, bilimsel, turistik ve kültürel örgütlere üye olmuşlardır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, 15 Kasım 1983’te bağımsızlığını ilan etmesinin ardından BM Güvenlik Konseyi, 18 Kasım’da aldığı bir kararla bağımsızlık kararını kınadı. Türkiye bağımsızlık kararı sonrasında KKTC’yi tanıdı. Pakistan ve Bangladeş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıdıktan sonra, ABD ve İngiltere’nin baskıları ile bu kararlarından vazgeçtiler.18 Kasım 1983’te de BM Güvenlik Konseyi 541 sayılı kararı ile üye ülkelere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanını tanımama çağrısı yapıldı. Türkiye ve KKTC, kararda geçen ifadeye dayanarak, son kararın üye ülkelerde olduğu görüşünü savunmaktadır.

BM ve AB, bazı KKTC kurum ve kuruluşlarını yasal olarak kabul etmektedir. Örneğin, 1974 sonrası yapılan mübadelede adanın kuzeyinde toprakları kalan Rumlara, bunlara karşılık olarak güneyde kalan Türk arazilerini veren KKTC Taşınmaz Mal Komisyonu; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından resmen bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmiştir.

Bazı devletler ve uluslararası kurumlar, KKTC yetkililerini Kıbrıs Türk Toplumu yetkilisi, cumhurbaşkanını Kıbrıs Türk Toplumu Lideri olarak anmaktadır. Türkiye, KKTC yetkililerini daima sıfatlarıyla kabul etmektedir. Bunun dışında 2007 baharında KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref tarafından cumhurbaşkanı sıfatıyla davet edildi. Ayrıca KKTC dışişleri bakanları, uluslararası bazı ortamlarda dışişleri bakanı olarak ağırlanmıştı.

 

                                                                                                             

Türk Devletleri Teşkilatında KKTC

Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul’daki 8. Zirve’nin açılışında (11 Kasım 2021) yaptıkları konuşmada şöyle demişti: “Aile resmimizin daha da zenginleşmesi için önümüzdeki dönemde KKTC’yi aramızda görmeyi canı gönülden arzu ediyoruz. Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türklerinin maruz bırakıldığı tecrit ve ambargonun hafifletilmesinde kıymetli desteklerinize güveniyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çağrısı üzerine 11 Kasım 2022’de Semerkant’ta (Özbekistan) yapılan 9’uncu Zirve’de KKTC Türk Devletleri Teşkilatı’na “gözlemci üye” kabul edildi. Böylece KKTC Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adı altında ilk kez uluslararası bir örgüte katılmış oldu. AB olaya tepki gösterdi.

Türk Devletleri Teşkilâtı’nın (TDT) 10’uncu Zirve toplantısı 3 Kasım 2023’te Kazakistan’ın Başkenti Astana’da yapıldı. Zirve’nin sloganı ise “Türk Devri’’ idi.

Ancak Kazakistan zirveye KKTC’yi zirveye davet etmedi. Kazakistan’ın gazetelerinden The Astana Times’da “Astana’da Türk Devletleri Teşkilâtı Zirvesi: Önde Gelen Uzmanlar Görüşlerini Paylaşıyor” başlığıyla bir yazı yayınlanmış, yazıda teşkilata üye ve gözlemci devletlerin bayraklarına yer verilmişti. Ama bayraklar arasında “gözlemci üye” statüsündeki Macaristan’ın ve Türkmenistan’ın bayrakları yer alıyorken; aynı statüdeki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) bayrağı fotoğrafta yoktu. Astana Zirvesi’nde KKTC yer almadı. Demek ki ev sahibi Kazakistan Devleti KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı davet etmemişti.

KKTC’nin Astana’daki Zirve’ye ev sahibi Kazakistan Hükûmeti tarafından davet edilmemiş olması 9’uncu Zirve Bildirisi’nin ruhuna da aykırı bir davranış olarak kabul edildi. KKTC’nin Astana’daki Zirve’ye ev sahibi Kazakistan Hükûmeti tarafından davet edilmemiş olması KKTC’ye yönelik ayırımcı bir tutumdur. Dolayısıyla Türkiye’ye karşı da bir tavır mahiyetindedir. Çünkü KKTC’nin “gözlemci” üyeliğini Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan teklif etmişti.

  1. yüzyıl Türkiye Enstitüsü Bilimsel Danışmanı Tugay Uluçevik ise konuyu şu sözlerle ele aldı.“… Bildiri’de yer alan ‘Kıbrıslı Türklerin TDT’nin ilgili faaliyetlerine katılmaya davet edilmesi yolundaki Türkiye’nin talebini kabul ediyoruz’ ibaresinin sınırlayıcı mahiyette yazıldığını düşünüyorum. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul’daki konuşmasında kullandığı ifade ‘önümüzdeki dönemde KKTC’yi aramızda görmeyi canı gönülden arzu ediyoruz’ şeklindedir. Türkiye’nin talebi ‘KKTC’nin TDT’nın ilgili organlarına katılmasıyla’ sınırlı değildir…”

O zaman dikkatlere getirdiğim KKTC’nin “gözlemci” statüsü için “ilgili faaliyetlerine katılmaya davet” ibaresiyle yapılan diplomasi hilesi bugün sakıncasını göstermiştir. Kazakistan Hükûmeti sloganı “Türk Devri” olan 10’uncu Zirve’ye TDT’nin “Gözlemci Üyesi” KKTC’yi davet etmemiştir.

Demek ki Kazakistan sloganı “Türk Devri” olan bir Zirve toplantısını KKTC bakımından “ilgili faaliyet” olarak görmemiş. Kıbrıs Türk Halkı ve onun Devleti KKTC Türklük vasıfları itibariyle her yönden Türk Dünyası’nın parçasıdır. Zaten TDT’nin Semerkanttaki 9’uncu Zirvesi’nin Bildirisi’nde “Kıbrıslı Türkler Türk Dünyası’nın ayrılmaz parçasıdır” ifadesine yer verilmişti. Dönemin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay da “Kıbrıs Türkeri’nin, Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olduğunu ve KKTC’nin, TDT’nin tüm faaliyetlerine lâyıkıyla katılımını yürekten desteklediklerini” söylemişti. KKTC’de TDT’de “gözlemci üyeliğin “KKTC’nin dünya tarafından tanınmasının ilk adımı” olduğu değerlendirmesi yapılmıştı.

Bellidir ki, Batı camiası ile ilişkilerini ve işbirliğini geliştirme çabaları, teşebbüsleri olan ve “AB ile Gelişmiş Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması (EPCA)” imzalamış bulunan Kazakistan, GKRY dahil AB Devletleri ile ilişkilerini ön plânda tutmaktadır. Astana Zirvesi’nde AB tarafından KKTC ve Türkiye aleyhine yönlendirilmiştir.

Kazakistan ve Özbekistan’ın GKRY ile teması

2022’nin Aralık ayında GKRY Dışişleri Bakanı AGİT toplantısı çerçevesinde Kazakistan ve Özbekistan Dışişleri bakanlarıyla görüşmüştür. Kazak ve Özbek bakanlar Rum muhataplarına “devletlerinin tutumunun uluslararası hukuka bağlılık ve Kıbrıs Cumhuriyeti de dahil olmak üzere tüm devletlerin egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına saygı çerçevesinde, BM Kararları uyarınca yönlendirildiğini” ifade etmişler. Orta Asya bölgesinde yaratabileceği olası sonuçlardan da endişe duydukları için “her türlü ayrılıkçı eylemi ve tek taraflı bağımsızlık ilanını kınadıklarını” söylemişler.

Kazakistan’dan GKRY’e ziyaret

Kazakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı geçtiğimiz Eylül ayı sununda GKRY’yi ziyaret etmiş. Kazak diplomat GKRY Lideri’ne Kazakistan Cumhurbaşkanı’nın mesajını sunmuş. Mesajda “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” kuruluş gününü kutlanmış (Kıbrıs Cumhuriyeti 16 Ağustos 1960’da kurulduğu halde Rumlar 1 Ekim’de kutlamaktadır); iki ülke arasındaki güçlü ikili bağlar vurgulanmış ve ilişkilerin daha da geliştirilmesine ve genişletilmesine Kazakistan’ın büyük ilgi duyduğu ifade edilmiş. Yapılan görüşmede GKRY Lideri ve Kazak diplomat “başta devletlerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı olmak üzere BM Yasası’nın temel ilkelerine bağlılıklarını teyit etmişler.

Bu nasıl bir “Türklük” dayanışmasıdır? Tamamen Rumlara yaranma gayretidir.

KKTC’nin TDT’ye “gözlemci” üye olduktan sonraki ilk Zirve’ye, diğer gözlemciler Türkmenistan ve Macaristan davet edilirken, KKTC’nin dışlanmış olması Millî Davamız bakımından olumsuz bir gelişmedir. “Bağımsız ve egemen iki devletli çözüm” hamlemiz ve “KKTC’nin uluslararası camia tarafından tanınması” çağrımız itibariyle düşündürücüdür.

KKTC’nin Astana Zirvesi’ne davet edilmemesine diğer TDT’nin diğer üyelerinin tepki göstermemiş olması da beni düşünceye sevk eden bir başka veçhedir.

Sloganı “Türk Devri” olan bir Zirve’ye Gözlemci Üye olmasına rağmen KKTC’nin davet edilmemiş olması karşısında kendi kendimize “Kıbrıs Türkleri Türk Dünyasının ayrılmaz parçasıdır” dememiz diplomasi açısından havada kalmıyor mu?

Ayrıca KKTC’nin TDT gözlemci üyesi olması üzerine dile getirilen “KKTC’nin dünya tarafından tanınmasının ilk adımı” olduğu şeklindeki söylemler dayanaktan yoksun olmuyor mu?

Kazakistan ve diğer üyeler şunu bilmelidir ki, KKTC 4O’ıncı yaşını tamamlamak üzeredir. Belki KKTC Kazakistan kadar yeraltı servetlerine sahip değildir. Ama KKTC kuramsal, kavramsal ve yapısal bakımdan oturmuş sağlam kurum ve kuruluşlarıyla mükemmel biçimde işleyen ve TDT’nin üyelerine de örnek olacak bir Demokrasi’ye sahiptir. KKTC’nin sahip olduğu servet budur. Jeostratejik konumuna işaret etmeye lüzum yoktur.

Elbette konuyla ilgili resmî olgulara ve gerçeklere vakıf değilim. Ama dışarıdan bakınca “KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ın Astana Zirvesi’ne davet edilmediği belli olunca acaba Türkiye hiç olmazsa Zirve’ye kendi katılım seviyesini düşürmesi ve böylece KKTC’nin uluslararası camia ile bütünleşmesine verdiğimiz önemi ortaya koyması, aynı zamanda üyelere geleceğe dönük bir uyarıda bulunması mümkün olamaz mıydı” diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

KKTC Cumhurbaşkanı’nın Astana Zirvesi’ne davet edilmemiş olmasına Türk basınında değinilmemiş olmasını da Millî Dava bakımından kaygıyla karşılıyorum.

KKTC’nin Astana’ya davet edilmemesinin “Türk Devletleri” dediğimiz topluluğun kendi aralarında gereken dayanışmayı, ülkü ve hedef birliğini ve hattâ gerçek dostluğu gerçekleştirmekten uzak bulunduğunu ortaya koyduğunu düşünüyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımızın, Dışişleri Bakanlığımızın, Kazakistan’ın bana göre bu dostane olmayan, birlik ve dayanışma zihniyeti ve ruhuyla bağdaşmayan tutumu hakkında hoşnutsuzluğumuzu Kazakistan Hükümeti’ne münasip şekilde bildirmiş olacaklarını varsayıyorum. Kazakistan’ın tutumu tepkisiz geçiştirilirse, gelecek toplantılarda, özellikle Zirveler de KKTC’nin dışlandığı olayları yeniden yaşarız.’’

Kazakistan KKTC Konusunda Neden Ters Yönde?

Ev sahibi Kazakistan tarafından KKTC’nin zirveye davet edilmemesi tepkilere neden oldu. Bu durumla ilgili Türk tarafı Kazakistan’la ilişkileri bozmamak adına çok fazla yorum yapmaktan kaçınsa da tam aksine Rum tarafı konuyla ilgili memnuniyetlerini dile getirdi.

Rumların Fileleftheros gazetesi konuyla ilgili şu başlığı attı: “Kazakistan’da Türk Aksiliği-Sahte Devleti, Türk Devletleri Teşkilatı’nın 10’uncu zirvesinde dışarıda bıraktılar.” Gazete KKTC’nin zirveye davet edilmemesini Rum tarafının çabalarının ve diplomatik girişimlerinin sonucu olduğuna dikkat çekti.

Rumların Politis gazetesi Kazakistan’ın davranışını “Türk Devletleri Teşkilatı, Tatar’ı görmezden geldi. Erdoğan, bölücü oluşumun zirveye davet edilmemesinden rahatsız” başlığıyla verirken, Alithia gazetesi “Sahte devlet, Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi’ne davet edilmedi”, Haravgi gazetesi ise “Türk Devletleri Teşkilatı’nda Tatar’ın yokluğu” başlıkları altında haber yaptı.

Erdoğan ise Kazakistan diplomatik tepki olarak “Aile meclisimiz, geçtiğimiz yıl Semerkant Zirvesi’nde KKTC’ye oy birliğiyle gözlemci üye statüsü vererek tarihi bir karara imza atmıştır. Sizlere bu kararın alınmasında sağladığınız destek nedeniyle bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu kararla Türk dünyası, tecrit edildikleri hâlde öz vatanından vazgeçmeyen Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadıklarını herkese göstermiştir. Büyük Türk ailesinin ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türkleri ile dayanışma içinde hareket etmek hepimizin yükümlülüğüdür. Müteakip zirvemizde KKTC’yi, karar verdiğimiz şekilde gözlemci üye statüsüyle aramızda göreceğimize inanıyorum. Bu konuda sizlerin dirayetli liderliğinize güveniyorum” diyerek aslında bir anlamda sitemini de dile getirmiş oldu.

Erdoğan kısaca “madem KKTC’yi gözlemci üye olarak aldınız, o zaman neden zirveye davet etmediniz” demiş oldu. Zirve sonrası Kazakistan ve Özbekistan tarafından KKTC’nin “gözlemci üye” statüsü kararında çatlak ses olarak ortaya çıkması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kızdırmıştı. Erdoğan zirveden sonra bir basın toplantısında konuyla ilgili “Bu konuda kimseden izin almayız, bu konu çözümlendi ve kapatıldı” demiş ve Kazakistan’a tepkisini yeniden göreve başlama töreninde Kasım Cömert Tokayev’i yakınında oturtmayarak göstermişti.

Semerkant Zirvesi sonrası Rusya’nın Kommersant gazetesi diplomatik kaynaklardan aldığı bilgiye dayanarak zirve sırasında KKTC konusunda tartışmaların alevli geçtiğini, Azerbaycan ve Kırgızistan’ın Türkiye’nin tutumunu desteklediğini, Özbekistan’ın çekimser kaldığını, Kazakistan’ın ise KKTC’nin “gözlemci üye” statüsüne şiddetle karşı çıktığını yazmıştı.

Cumhurbaşkanı Tokayev’in KKTC konusundaki tutumu daha sonra Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’le olan görüşmesinde de “takdirle” karşılanmıştı. Borrell “Kazakistan’a BM Şartı’na, özellikle de tüm ülkelerin toprak bütünlüğüne olan güçlü bağlılığından” dolayı Tokayev’e teşekkür etmişti.

KKTC ile ilişkileri zayıf olan Kazakistan Rum yönetimi ile ilişkilerini güçlendirmeye başladı.

Kazakistan yönetimi bir taraftan KKTC’nin tanınması için TDT bünyesindeki faaliyetleri engellerken diğer taraftan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile ilişkileri daha da geliştirmek için önemli adımlar atıyor. Aralık ayının 9’unda Kazakistan Dışişleri Bakanlığı’nın resmî sitesinde, Kazakistan Dışişleri Bakanı Murat Nurtleu ile Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos’un görüşmesiyle ilgili açıklama yayınlandı.

Açıklamada Astana ile Lefkoşa arasındaki siyasi diyaloğun; karşılıklı ticaretin artırılması, ulaştırma, lojistik ve turizm alanlarında gerçekleşmemiş işbirliği potansiyelinin olduğu vurgulanıyor. İki ülke arasında direkt uçuşların açılması için anlaşmanın sağlandığı vurgulanan açıklamada ikili işbirliğinin yoğunlaştırılması için 2024’de Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Astana’da büyükelçilik açmayı planladığı ifade ediliyor.

Bu görüşmeden 10 gün sonra Rum Yönetimi sözcüsü Konstantinos Letimpiotis “Orta Asya’daki varlıklarını genişletmenin son derece önemli olduğunu düşünerek” Kazakistan’da büyükelçilik açmaya karar verdiklerini açıkladı. Anlaşılan o ki, TDT bünyesinde KKTC ile ilgili Kazakistan’dan kaynaklanan bu çatlak ses, AB ve Yunanistan tarafından daha fazla desteklenerek çatlağın büyümesi sağlanmaya çalışılacak. Nitekim bu konuda emareler yavaş yavaş gözükmeye başlıyor.

Azerbaycan KKTC politikasından çok emin

Azerbaycan tarafı bu konuda daha diplomatik, daha itidalli ama sonuç odaklı bir politika izliyor. 19-20 Eylül tarihleri arasında Karabağ’da gerçekleştirdiği antiterör operasyonundan sonra Hankendi de dâhil diğer bölgelerin Ermeni işgalinden kurtarılması sonrası Azerbaycan devlet yetkilileri, KKTC’nin tanınması konusunda daha istekli bir davranış sergiliyorlar. Henüz operasyon başlamadan birkaç gün önce Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Bakü’de düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı toplantısında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağının Azerbaycan’daki etkinliklerde dalgalanacağını açıklamıştı.

Ekim 2023’de KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Azerbaycan’a ziyaret gerçekleştirmiş, Cumhurbaşkanı Aliyev’le bir araya gelmişti. İki Cumhurbaşkanı ülkeler arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve KKTC’nin TDT bünyesindeki durumuyla ilgili samimi görüş alışverişi gerçekleştirmişlerdi.

Kırgızistan ilklerden olacak

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Aralık ayında Kırgızistan’ı da ziyaret ederek çeşitli temaslarda bulunmuştu. Tatar, ziyareti sırasında Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Japarov’la da bir araya gelmişti. İki Cumhurbaşkanı arasındaki görüşmede dikkat çeken detay, Japarov’un görüşmeye kravatsız katılması olmuştu. Görüşmeyi Japarov’un basın sekreteri Askat Alagozov, sosyal medya hesabından duyururken de Ersin Tatar’dan “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” olarak bahsetmişti. Bunlar küçük detaylar olsa bile Türk Cumhuriyetlerinin KKTC konusundaki tavırlarını göstermek açısından önemli noktalardır. Sanıyorum, Kırgızistan KKTC’yi tanıyacak ilk devlet olmasa bile ilklerden birisi olacaktır.

Türk Devletlerinin ilk defa bu denli siyasî, ekonomik ve kültürel bir çatı altında toplandığı bir dönemde KKTC konusunun dikkatle ele alınması gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın KKTC’nin TDT üyesi ülkeler tarafından “toplu tanınması” fikri ne kadar isabetli olsa da görünen şu ki bunun kısa zamanda gerçekleşmeyeceğine alışmamız lâzım.

Lakin Semerkant Zirvesi sonrası Özbekistan’ın KKTC konusunda daha ılımlı davranması, Kırgızistan’ın konuya sıcak bakması, Azerbaycan tarafının Türkiye’nin isteğine hayır demeyeceğini göz önünde bulundurursak “toplu” da olmasa bazı devletlerin birer birer KKTC’yi tanıyacağını öngörmek mümkün.

KAYNAKÇA

 

YAZAN: GONCAGÜL ÖZYILMAZ